Üçtü, beşti, yediydi...
Sayıların ne önemi var?
Katılanların iç sesine kulak verin.
Ne diyor o ses?
“Biz buradayız, biz de varız. Bize rağmen istediğinizi yapamazsınız...”

***
Küçültseniz ne olur, abartsanız ne?
Meydanın fotoğrafı ortada.
24 gün boyunca katkı sunan, katılan, destekleyenler ortada.
Velhasılı karşı çakanlar da...

***
Bu yürüyüşe ve sonundaki mitinge bir isim vermek gerekir mi?
Herkes kendi baktığı yerden isimlendirdi, suçladı, aşağıladı, dalga geçmeye çalıştı da ne oldu?
İnsanlar korkmadı, korkutamadılar.
Ders alan oldu mu? Sanmam...

***
İktidarın “demokrasi” gibi, “adalet” kelimesini de anlayışı başka.
Evrensel olmadığı gibi, daracık.
Sadece kendilerine yapılanlar için “adalet ve demokrasi” istiyorlar.
Başkaları çok da “umurlarında” değil...

***
Umutsuz olmaya gerek yok.
Ama bilinçli, akıllı ve derinlikli düşünmeye ihtiyaç var.
Madem bu yola çıkıldı ve geri dönüşü yok, öyleyse bundan sonrası da planlanmalı.
Yoksa bunca emek, acı “boşa” gidecek...

***
Gökmen içeride hala...
Yargıçların “tutukluluğa itiraz” eden avukatlara verdiği yanıttaki gibi henüz “delil toplanmamışsa” o zaman “delil” nedir diye bile soramıyorsunuz.
“Öyle karar verdim” demek yetiyor...

***
Bir avukat arkadaşımdan dinledim.
Bir borç-alacak ilişkisi davasında yargıç karşısına çıkmışlar.
Duruşma sonunda durum öyle bir yere gelmiş ki, yargıç, borç-alacak meselesine “tehdit” gibi alakasız bir konuyu da eklemiş.
Avukatlar itiraz etmişler:
“Efendim, bu dava borç-alacak ilişkisi ile ilgili. Bu yüzden de borçlar kanununa göre duruşma yapılıyor. Siz hiç birimizin iddia etmediği 'tehdit' suçunu davaya eklediniz. O zaman bu dava borç-alacak ilişkisinin dışında ceza hukukunu da ilgilendirir hale geldi. Yapmayın, etmeyin” demişler.

***
Dinleyen olmuş mu?
Elbette hayır...
Yargıç kararını açıkladıktan sonra bütün itirazlara aynen şu yanıtı vermiş:
“Bir eksiklik ya da yanlışlık varsa, bir üst mahkemeden döner. İtirazlarınıza o zaman bakarız...”
Ne yapsın avukatlar, çantaları elde çıkmışlar.

***
Adalet, sadece “kanun” çıkarmak ile olmuyor.
Kanunu “doğru” uygulamak gerekiyor.
Hakkı, hukuku “gözetmek” gerekiyor.
Yoksa kimi tutsanız “yargıçlık” yapar...

***
O yüzden de, 24 günlük bu yürüyüşün “adalet” kavramına nasıl bir “değişiklik” getireceğini ancak yaşayarak göreceğiz.
Hemen ertesi sabahındaki ilk işaretler pek de “olumlu” değildi.
Bu olumsuzluk moral bozmasın ama, yeni bir “yürüyüşe” her an ihtiyaç duyulabilir...