Çok değil, üç beş yıl öncesi,
Akil adamlarımız vardı.
Hep konuştular...
Hep umut mesajları verdiler.
Bir ara memleketi dolaştılar,
Bölge bölge toplandılar.
Onu, bunu dinlediler,
Sonra kenara çekiliverdiler...
İşte tam da o günlerde,
Cumhurbaşkanı dedi ki:
“PKK ile görüşen arkadaşı,
Ben görevlendirdim.
Sıkıntısı olan varsa,
Bana söylesin...”
Başbakan dedi ki;
“Kürtçe yasağını biz kaldırdık.
Bana Serok Ahmet diyorlar.”
Başbakan'ın yardımcısı da;
“Öcalan'ın olayları okuma
Kabiliyeti ve tecrübesi var” dedi.
Bir başka yardımcısı dedi ki;
“Öcalan'ın mesajları,
Bizim de düşüncemiz...”
Bakanlar ve de vekiller,
Bir koro halindeydiler...
İşte o sırada bir yerlerde,
Bombalar, silahlar birikti.
Şimdi başımıza ölüm yağıyor.
Her gün şehit var, gözyaşı var.
Kan var, barut kokusu var.
Ama ne akil adamlar kaldı,
Ne de övgü dolu sözler...
Şu anda sadece ölüm var,
Evlerde gözyaşı var...
Önce Suruç'ta patladık.
Sonra Ankara'da öldük.
En son da İstanbul'da...
Tam son derken,
Diyarbakır'da,
Babasının koynunda ölen,
Mevlüde İrem de katıldı aramıza...
İşte tam bu sırada,
İŞID'e operasyon yapıldı.
Tam da İZMİR'de...
Buca ve Karabağlar'daki evlerde,
Yapılan aramada ise 2 tabanca,
Sözde örgüt bayrağı ve
Örgütsel doküman ele geçirildi...
Sonra?
1 gün içinde adliyeye...
Sonuç? Serbest kaldılar...
80 yaşında insanları,
3 gün gözaltında tutan adalet,
Bir günde örgütü salıverdi...
Şimdi sormanın zamanı.
Anaokulu bastınız.
İlkokul, ortaokul, lise,
Okuma salonu da bastınız.
Madem kitapla madalyayla,
Örgüt kuruluyordu da,
Silahla, patlayıcıyla,
Bombayla yakalananlar,
Gölde balık mı tutacaktı?