Televizyon dünyasında yaptığınız işin sağlamlığına gerçekten güveniyorsanız önceden tanıtım adına çok büyük tantana koparmanıza gerek yok aslında.
Sonra izleyicinin beklentisi o kadar büyük oluyor ki, iş çok iyi de olsa, 'çıka çıka bu mu çıktı yani?' burun kıvırması yaşanıyor.
Bunun en büyük örneği, dizi sektörünün en büyük hayal kırıklığı olan Kurt Seyd&Shura'dır.
Onca tantanaya, onca tanıtıma, yapım anlamında dökülen onca paraya karşılık, izleyiciden aldığı yanıt koca bir sıfır oldu.
Kurt Seyd'den sonra yapılan en büyük ve en hatalı tanıtım kampanyası ise Gecenin Kraliçesi için oldu.
Hatta son günlerde iş öyle abartıldı ki, dizinin diğer oyuncuları Murat Yıldırım ve Uğur Polat bu yüzden seti bırakıp gitti.
Meryem Uzerli'nin Muhteşem Yüzyıl'dan ayrılmasına gönderme yapılarak "Üç sezonluk hasretin bitmesine dört gün kaldı, üç gün kaldı" diye geri sayılması gerçekten büyük saçmalıktı.
Hani gören duyan da Meryem'i bir kaç Oscar'ı toplamış, dünyaca ünlü bir oyuncu zannedecek.
Meryem Uzerli'nin oyunculuğuna laf söylediğimiz yok bu arada. Hatta kendisini çok güzel, ve doğal, oyunculuğunu da çok samimi buluyorum.
Ama öyle hiç kimsede hasretle beklenecek bir durum olduğunu da zannetmiyorum. Dizinin diğer ana karakterlerini canlandıran oyuncularına haksızlık bir kere.
Ayrıca bu dizinin asıl starı rejisi. Yağmur&Durul Taylan kardeşlerin yönettiği dizinin ilk bölümünü izleyenler bu yüzden sinema filmi tadını aldılar.
Dizini genel durumuna gelince, çok bilindik bir konu işte. Bu hikayeyi eski Türk filmlerinde defalarca izledik. En akılda kalan versiyonu Tarık Akan-Gülşen Bubikoğlu'nun oynadığı Alev Alev idi.
Dizi ilk günden o şatafatlı tanıtım saçmalığına ters oranda reytinglerde aradığını bulamadı. Bu da yapımcılara ders olsun.
Bu arada dizinin önemli yan rollerinden birini canlandıran Funda Eryiğit'i benim dizinin neredeyse sonlarına kadar Nehir Erdoğan zannetmem?
Diyorum ki Allah Allah Nehir bu rolü nasıl kabul etmiş. başrolden yan role niye geçmiş ve sesine ne olmuş?
Şapşallığımı sonradan fark ettim ama demek ki Nehir Erdoğan da kendisini fena unutturmuş.

ggg
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şimşek çaktı onlar attı

Artık nüfusun bir bölümünün üzerinde nasıl bir umutsuzluk varsa, meteorolojik olaylardan bile medet umar olduk.
Önceki gece İstanbul üzerinde çakan şimşekler, ışık patlamaları olarak adlandırılıp bir anda sansasyonel bir hale getirildi.
Çünkü ardı ardına şimşek çakmış ama arkasından ne gök gürültüsü duyulmuştu ne de yağmur yağmıştı.
Ve tabii hemen doğaüstü güçler İstanbul'u ziyarete gelmişler gibi bir hava yaratıldı.
Hatta "Şükürler olsun Türkiye'nin yükselişi bu gece müjdelendi, ışık yükseliyor" falan diye duygu seline kapılanlar ve onları aynı coşkuyla destekleyenleri gördü bu gözler.
Sosyal medyada neredeyse mehdi İstanbul'a indi kutlamaları yapılacaktı.
Ah benim tuhaflıkları hiç bitmeyen, en acılı zamanda bile gülünen cenaze evlerini andıran garip ülkem!
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İmdat desen duyan yok

Geçen gece çok acayip bir deneyim yaşadım. Sokak köpekleri için yiyecek bir şeyler bırakmak isterken iki ayrı mahallenin çetesi birbirine girdi. En korktuğum şeydir bu arada.
Bu yüzden yürüyüş yapmaya bile korkuyorum.
Çünkü kışın Çeşme'de az insan gören köpekler birini bulduklarında sevinip hemen peşine takılıyorlar.
Ben bayılıyorum onlarla beraber yürümeye ama işte bir yandan da böyle bir tehlikesi oluyor.
İki ayrı mahallenin çetesi karşılaşınca kıyamet kopuyor.
İşte geçen gece de aynı şey oldu benim çocuklar biraz da beni kıskandıkları için birbirlerine girdiler. Dakikalar süren boğuşmalarda ben bir insan ne kadar bağırabilirse o kadar bağırdım. Panik yaptım, çığlıklar attım, çocukların arasına girdim, neyse sonunda ayrıldılar.
(Tabii ki bana bir şey yapmadılar bu arada. Onların derdi son derece iç güdüsel; kendi alanlarını korumak)
Neyse, kavga bitti ben etrafıma baktım, kardeşim bir kişi de 'bu tantana ne, bir kadın çığlık atıyor ama acaba neden atıyor?' diye kafasını çıkarıp da bakmadı.
Artık nasıl ruhsuz ve ilgisiz olmuşsak birbirimize...
Merak etmediler arkadaş ya? Hala inanamıyorum.
Tam bir 'kimin ne hali varsa görsün, bana ne?' toplumu olduğumuzun küçük bir örneğini bizzat yaşamış oldum malesef.
Gerçi ben de ne diyorum? Adam karısını sokak ortasında boğazlıyor da polis bile öyle seyrediyor. Kimden ne medet umacağız? Herkes kendi güvenliğinden sorumlu artık. Bu belli oldu.