1968'lerin dillerden düşmeyen şiiriydi. Şair, edebiyatçı, hukukçu gazeteci, siyasetçi Şemsi Belli'nin kaleme aldığı, doğunun en doğusunda köprüsüz Zap Suyu’nu kendi olanaklarıyla aşarak hasta bebeklerini hastaneye götürmeye çalışan insanları anlatan bir hikayesi vardı.
2014 yılında Başbakan Erdoğan da bir grup toplantısında şiirden birkaç dizeye yer vermişti;
''..Şavata'dan Ankara'ya ses gitmiyor
Bizim gitmeye kuvvetimiz hiç yetmiyor....''
Şiir daha sonra Selda Bağcan tarafından Moğollar Orkestrası’yla plağa dökülmüş, Zap Suyu bir anda üne kavuşmuştu...
Aynı yıl Deniz Gezmiş'in de bulunduğu bir grup devrimci öğrenci Zap Suyu’na köprü kampanyası başlatır. İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri Zap Suyu üzerine kısa sürede bir köprü inşa ederler. Köprü yıllarca 'Devrimci Gençlik Köprüsü' ve 'Deniz Gezmiş Köprüsü' olarak anılır.
Bunlar aklıma nereden geldi? Gelecek hafta Meclis açılıyor. Gündemde anayasa değişikliği de var. Hani demiş ya Şemsi Belli;
''Angara'da anayasso,
Ellerinden öper Hasso,
Yap bize de iltimasso''
Şimdi Anayasa’da 'iltimasso' zamanı.
Turgut Özal'ın 'Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz' sözleri, TÜSİAD'ın değiştirilemez ilk dört maddeyi tartışmaya açan raporu, Devlet Bahçeli’nin Anayasa ve Anayasa Mahkemesi hakkındaki sözleri hala hafızalarda...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir süre önce yaptığı açıklamada;
''Meclis'in açılışıyla birlikte Türk demokrasisini yeni bir anayasaya kavuşturmak için girişimlerimizi tekrar başlatacağız'' dedi.
HHH
Bu kaçıncı tekrar? Tamam eğer gerçekten 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek amaçlanıyorsa tam 21 kez değiştirme yapılmış. Sivil Anayasa'ya geçmek için daha kaç defa Anayasa değiştirilecek?
Anayasa’nın değiştirilmeye elbette ihtiyacı var. Öncelikle 12 Eylül'ün yarattığı güçsüz parlamento sisteminin değiştirilerek, güçlü bir parlamento sistemi getirilmesi gerekiyor. Bu sistemle Meclis'in bugün yaşadığı baskıdan kurtarılması esas alınmak zorunda. Yargının üzerindeki baskıya da mutlaka son verilmeli, basın ve sivil toplum örgütleri, denetleyici kurumlar her türlü baskıdan kurtarılmalı.
Hatırlayalım; son anayasa değişikliği ile getirilen HSYK'de Adalet Bakanının Kurul Başkanlığı, yargı bağımsızlığı, erkler ayrılığı, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve yargıç üyelerinin seçimi konuları hiç gündemden düşmedi. Hükümet ve bakanlar hakkında gensoru önergesi verilmemesini nasıl izah edebilirsiniz demokratik olduğunu iddia eden bir ülkede?
İktidarın bu konulara ilişkin değinmek bile istemeyeceğini varsayarsak o zaman nedir amaçlanan? Kahin olmaya gerek yok. Bakın iktidarın destekçisi Hüdapar'ın seçim bildirisinde neler var;
''İnşallah Cumhuriyet üzerinde kurulup geliştiği topraklara ruh veren aziz İslamın değerleriyle bihakkın yeniden buluşacak, bu değerleri özümsemiş temsilcileriyle de geleceğini şekillendirecektir...
...Anadilde eğitim hakkını teminat altına alan sivil bir anayasa yapılacak....
Vesayetten ve ideolojiden arınmış, toplumun inanç değerleriyle örtüşen sivil bir Anayasa hazırlanması için çalışılacak...
...Medreselerin zorunlu eğitim programına sokulması hedeflenecek...''
Nasıl anlaşılıyor mu? Bunların değiştirilemez ilk dört maddeyi de tartışmaya açması amaçlarını açık-açık ortaya koymuyor mu?
Türkiye'nin ekonomik, hukuki, siyasi sorunlarının derinleşmesinde temel faktörün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu bir türlü anlamıyorlar. Anlamadıkları bir şey daha var; halkımız tam bağımsız cumhuriyetimizin küresel efendilerin emrine verilmesine, egemenliğin uluslararası kuruluşlarla paylaşılmasına, ulus devletten vazgeçilmesine asla izin vermeyecektir.
Kurbağayı alıştıra-alıştıra kaynatmaya çalışıyorlar. Kurbağa o suya girmeyecek...