Sokaklar caddeler dere olmuş, barajlar yokluk içerisinde... Burada bir terslik var... Hem de çok acayip bir terslik...

Dünyanın medeni ülkelerinde artık bu tür manzaralara yer yok. Londra’da, Paris’te, Berlin’de “şehir sular altında” diye manşet görmeyiz. Oysa bu şehirler İzmir’den çok daha fazla yağmur alır. Ama orada suyla kavga yok, suyla barışık bir yaşam var.

***

Bizde durum farklı...

Son birkaç aydır barajlar haberlere konu oluyor. İzmir ve çevresindeki barajların neredeyse tamamı alarm veriyor. Şehre su sağlayan kaynakların hâli içler acısı. Doğal güzelliğiyle bilinen Balçova Barajı’nın dibi görünmüş durumda. Diğerleri de farklı değil. Aylarca “Keşke yağsa da barajlar dolsa” diye dua ettik. Son birkaç günde yağmur nihayet yüzünü gösterdi. “Oh be!” dedik içimizden.

***
Ama bu defa da sel haberleri geldi arkasından…

Kemeraltı sular altında kaldı. Esnaf dükkânını açamadı, biriken çamuru tahliye etmeye çalıştı. Çeşme ve Alaçatı sokakları dereye döndü. Foça her yağmurda haber bültenlerinin değişmez konuğu oldu. Karaburun sanki selin ortasında kalmış bir sahil kasabası gibi…

***

Yandaş medyaya baktım, güle oynaya verdikleri haberlerde belediyeleri suçlamışlar...
Evet ihmal yok denilemez... Ama günü kurtarma anlamında belediyelerin elinden geleni yapmaya çalıştığı da bir gerçek.
40 yıl lağım gibi kullanılan körfez nasıl üç günde temizlenemiyorsa, yılların betonlaşmasının sonucu oluşan bu tablo da üç günde düzeltilemiyor.

***

Betona gömülmüş bir şehirde suyun toprağa ulaşması mucize gibi. Beton üstüne beton, yol üstüne yol… Suyun nefes alacak yeri yok. Suyun kendine yol bulması kaçınılmaz olunca da, caddeler dereye, sokaklar sel yatağına dönüşüyor. Hatta bazı evlerin içine kadar girip çamurlu bir iz bırakarak denize doğru ilerliyor.
Sonra biz bir yanda susuzluk çekerken, diğer yanda evimize giren çamurlu suyu temizlemekle uğraşıyoruz.

***

Yap binayı dök betonu...
“Aman çamur olmasın, aman toz çıkmasın” diye diye toprağı hayatımızdan kovduk.
Suyun kıymetini bir türlü anlamadık.
Biz anlamamakta ısrar ettikçe, o da anlatmakta ısrar edecek.