Artık her konuda ayrılmaya, bölünmeye programlanmış halkımız (tam da planlandığı gibi) önceki gün bir ölüm haberi üzerine yine birbirine girdi.
Fotoğrafçılık konusunda akla ilk gelen isim, usta foto muhabiri Ara Güler, 90 yaşında vefat etti.
Özellikle foto muhabiri diyorum çünkü kendisini öyle tanımlar, öyle anılmak isterdi.
"Fotoğraf sanatçılığı başka bir şey, ben foto muhabiriyim" derdi.
1928 doğumlu usta fotoğrafçı Salvador Dali'den Picasso'ya, Sophia Lauren'den Indra Ghandi'ye, Federico Fellini'den Winston Churcill'e hem sanat hem siyasi tarihe geçmiş pek çok ismi fotoğrafladı.
En son da işte Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Zaten olay da orada koptu.
Son dönemlerde iktidar yanlısı, daha doğrusu RTE sevdalısı olduğunu açık açık ifade eden ve bu yüzden eleştirilen Güler'in ardından kötü konuşulmadı belki ama bazılarının içinden 'toprağı bol olsun' demek, ya da ardından güzellemeler yapmak gelmedi.

***
Ben arada kalmakla bilrlikte galiba ikinci gruba daha yakındım.
Kendisini foto muhabiri olarak tanımlayan bir duayen bu ülkenin cumhurbaşkanının fotoğraflarını çeker mi? Elbette ki çeker.
"Bu zamana kadar hiçbir cumhurbaşkanı yabancı ülkelere kafa tutmadı, ama Tayyip Erdoğan tuttu, bu yüzden kendisini çok seviyorum yav?" der mi? Kendisi bilir, böyle bir şeyin gerçekliğine inanıyorsa der.
Gezi olayları sonrası, yüzlerce insanın kanının bulaştığı, öldüğü, yaralandığı, acımasızca şiddet gördüğü, devletin orantısız güç kullandığı Taksim Meydanı'nda...
AKP'nin düzenlediği 'Huzur' yemeğinin fotoğraflarını çekme görevi kendisine verilince bu görevi layıkıyla yerine getirdi mi? Getirdi.
Tamam bu da kendi seçimidir, kimseye laf düşmez.
***
Ama arkadaş, atalarından, köklerinden, soydaşlarından bahsederken "Çok afedersiniz Ermeni" diyen birin önünde el pençe divan durmayı nasıl sineye çekti? İşte biz bunu hiç anlayamadık.
Bu söz bizim gücümüze gitti de, belli ki kendisinin hiç gitmemiş.
Biraz huysuz ve lafını esirgemeyen biri olarak tanınan Ara Güler bu hakareti hiç toz kaldırmadan kabullendi ve 'Ya Rabbi şükür' dedi yani.
İşte dün en çok bu konu kafaları karıştırdı.
Ayrıca ölünün ardından konuşulmaz, ölmüş insan eleştirilmez diye bir olgu da yok.
Tıpkı yaşlı insanların sadece bizden daha fazla yaşadı diye sorgusuz sualsiz saygıyı hak etmedikleri gibi.
Bu ne saygısızlık, ne de ayıp.
Sadece ifade özgürlüğü... Öğrenin artık.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Büyük Usta'nın ardında bıraktığı tarihten bir kaç örnek: