Hayatımızda herhangi bir değişikliğe yol açacak mı bilmiyoruz ama yarın gece Ay ne hali varsa görecek onu biliyoruz!
Şöyle ki, aynı anda hem Kanlı Ay, hem Mavi Ay hem de Süper Ay birlikte gerçekleşecek.
'Mavi ay’, aynı takvim ayı içinde iki dolunay görülmesine deniyor. Bu olaya 2.5 yılda bir rastlanıyor.
‘Süper ay’ ise, Dünya’ya en yakın olduğu noktada Ay’ın normalden büyük görünmesine verilen ad. Bu olay ise 411 günde bir yaşanıyor.
‘Kanlı ay’ ise ay tutulması öncesi Dünya’nın gölgesinin Ay’a düşmesiyle oluşuyor.
İşte bu üç olay aynı gece en son 31 Mart 1866’da yaşanmış.
Yaklaşık olarak 1 saat 16 dakika sürecek bu 'Ay'ın bütün halleri hali', Ay'ın doğduğu saatlerde gözlemlenecek.
Görsel olarak fazla bir beklentiniz olmasın.
Çünkü Ay'ın dünyaya en yakın olduğu zamandaki farkı insan gözünün algılaması imkansız.
Yani başınızın hemen bir karış üzerinde kamyon tekeri gibi görünmeyecek.
Ya da kızıllığı ve maviliği de fark edilmeyecek.
Görüntü olarak normal, bildiğimiz, dümdüz dolunaydan bir farkı olmayacak yani.
***
Ama ruh hallerimize nasıl bir yansıması olacak, işte o konuda bazı endişelerim var doğrusu.
Sadece dünyadaki değil, canlıların (tabii bizim de) içlerinde barındırdığı suya da etkisi olan bu gök cisminin çilesini ancak çekenler bilir.
Asabi, gergin, depresif, tahammülsüz bir ruh haline yol açtığı söylenebilir mesela.
'Abartma, altı üstü bir gökyüzü hareketi' diyenler varsa yanılıyorlar.
İnsanoğlunun kültürel geçmişinde ayın her zaman gizemli bir yeri oldu, olacak.
Kurt adamlardan tutun da, doğum, kalp krizi, ölüm, intihar, şiddet, evcil hayvan yaralanmaları, adet görme, uykusuzluk, akıl hastanesine yatma, cinnet ve sara nöbetlerine uzanan çok farklı konularda Ay'ın üzerimizde yarattığı etkileri hep konuşuldu, yazıldı, çizildi, araştırıldı.
Ayın ne durumda olduğunu bilmeyen deneklerde tam dolunay gecesi uykusuzluk probleminin bir anda arttığı gözlemlendi mesela.
***
Bu dolunay bir de Aslan burcunda gerçekleşeceği için, şahsen ben dışarı çıkarken kendime ağızlık takmayı düşünüyorum.
Ya da belki hiç evden çıkmam, telefonları bile açmam.
Zaten yeteri kadar, kanlı, savaşlı, şiddet içeren sıkıntılı günler geçiriyoruz. Sağ salim atlatalım şu günü de başka bir şey istemem.
***
Tadını çıkar Seren
Magazin gündemi adeta 90'lı yıllara dönüş yaptı. Sanki geçmişe bir kapı açıldı ve biz 'Maraba Televole' günlerine geri döndük gibi.
Hafta sonunun en çok konuşulan olayı Seren Serengil'in gıybet yapmaktan vazgeçmediği için üç gün hapis yatacak olması idi.
Saçmasapan bir kanun ve karar.
Ama bu durumdan Serengil'in adeta bir Amazon kadını gibi kahramanlık yapmış edasıyla sıyrılmaya çalışması da bir o kadar gülünç.
'Aldatılan kadınların sesi oldum' falan diyor da, o zaman insana sormazlar mı neden sadece Gülben Ergen'i doladın diline?
Yeter 20 senedir Gülben aşağı Gülben yukarı.
Sadece özel husumetinden, obsesyonundan dolayı başına bu belayı aldı.
Eğer özel davası olmasa mesela bu zamana kadar neden Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı'dan bir kez olsun söz etmedi?
Zeynep Ilıcalı o olayda mağdur olmadı mı? O kadın değil miydi?
Takmış Gülben Gülben yıllardır... Umarım bu tuhaf mahkumiyet hayırlara vesile olur da Serengil şu Gülben obsesyonundan kurtulur. Bak 45 yaşından sonra hayatında ilk defa bu kadar gördüğü, ilk kez başarılı olduğu bir mesleği olmaya başladı.
Bunun tadını çıkarsın, keyfini sürsün ve şimdiden gelmiş geçmiş olsun.