Son günlerin moda deyimi “aynı gemideyiz, birlikte batarız...”
Korkutmak için mi söylüyorlar yoksa uyarı için mi bilinmiyor.
Bildiğim tek şey var, gayet net söylüyorum aynı gemide falan değiliz.
Bizi geminin kaptan köşkünden atalı epey zaman oldu.
***
Derdimiz ortak, kuşku yok.
Ancak neden biz değiliz.
Türkiye'nin emekçileri yıllardır zaten sıkıntıdaydı, OHAL geldi sıkıntıları azalmadı.
Aksine ekonomik sıkıntıları katlandı.
***
Ücretler eridi, alım gücü düştü.
Emekçiler, yurt dışından dövizle borçlanmadı.
İhaleye çıkıp bono satmadı.
Tam aksine elindekinden oldu.
***
Bundan 16 yıl önce Kemal Derviş diye biri vardı.
Türkiye'nin kurtuluşunun özelleştirme olduğunu söyledi.
Siyasete atılayım dedi, tutmadı.
Acı reçetesi ise miras kaldı.
***
İktidar partisi Kemal Derviş'in mirasını devraldı.
Satırını bile değiştirmedi.
Rahmetli Maliye Bakanı Kemal Unakıtan vardı.
“Babalar gibi satacağız” dedi ve sattı.
***
O sattıkça, ardından gelenler izinden yürüdü.
80 yıllık Cumhuriyet'in bütün kazanımları satıldı.
Satıldı, betona gömüldü.
Satıldı duble yol, şehir hastanesi, köprü oldu.
***
Dış finansmana dayalı, üretimi değil borçlanmayı esas alan, üretime değil ranta ve betona dayalı, dışa bağımlı bir ekonomik model, sonunda dış kaynakların eskisi kadar ucuz ve sürekli olmamasıyla dev bir sarsıntı yaşamaya başladı.
Olayın özeti budur.
Mustafa Kemal'in 80 yıl önceki uyarıları bile dikkate alınmadı.
Şimdi “aynı gemideyiz” hikayesi.
***
Hiç kusura bakmayın.
Ekonomiyi bu duruma emekçiler getirmedi.
Har vurup harman savunmanız getirdi.
Şimdi bedel ödemeyi yine emekçiye yıkmak istiyorsunuz.
***
Geminin kaptanı kim ise, gemiyi kayalara kim toslattı ise hesabı da onlar verecek.
Bu iktidarın bütün maliye ve ekonomi bakanları dudak uçuklatan emekli maaşlarıyla, makam araçlarıyla, diplomatik pasaportlarıyla gezip duracak, emekçi yine bedel ödeyecek.
Yok öyle yağma.
Kim batırdıysa gemiyi, oturup hesabını da o versin.
Emekçinin ne gemisi vardı, ne içecek acı reçetesi.
Not: Bir süreliğine Karadeniz'e gidiyorum. Bakalım oralarda durum nasıl?