Herkes herkesi sevmek zorunda değil elbet. Ama tüm çekişmelerin ve ön yargıların ötesinde koruyup kollamak, hatta pamuklar üzerinde taşımak zorunda olduğumuz kent değerleri söz konusu olunca, akan sular durur. Durmalı!
Holding patronlarımız, sanayicilerimiz, iş insanlarımız “Bu yıl hangi pazarda büyüyeceğiz, ciromuzu nasıl artıracağız” sorularına yanıt olacak stratejiler belirlerken, yerel yönetimlerle ilişkisine bakmaksızın, “İzmir için ne yapmalıyız” sorusunu da bir kenara sıkıştırmalı mesela…
Muhtemel kazançların, yatırım planlarının ve risklerin analizini yaparken; yaşadıkları, doğdukları, doydukları, aşık oldukları kente olan borçlarını da eklemeli gelir-gider tablosuna…
Bugünün nakit akışı ve rekabet gücü hesaplarıyla aslında yarını güvence altına almaya çalışırken, emeklilik günlerinde huzurla yaşamak istedikleri İzmir’in geleceğine yatırımı da düşünmeli.
Büyük bir aidiyetle…
*****
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın Fuar basın toplantısındaki (iş dünyasına yönelik) sözleridir bizi bu satırları yazmaya iten…
Temelinde ortak akıl ve uzlaşma olan bir “kent koalisyonuna” ne çok ihtiyaç duyduğumuzu hatırlatan, birleşerek neler başarabileceğimizi (ya da ayrışarak neleri tarumar edeceğimizi) düşündüren sitem dolu sözler…
Mutlaka takip etmişsinizdir; 94. Enternasyonal Fuar hazırlıkları sırasında “İzmir’de zengin olanlar”dan hiç destek alamadıklarını söyleyen Başkan Tugay, bu iddiasını bir adım ileri taşıyarak, “Hatta bırakın sponsorluğu, stant açmak için davetimizi iletmek isteyen arkadaşlarımıza randevu bile vermeyenler, sözlerini unutup geri adım atanlar, kaçıp saklananlar var” dedi.
Bu cümleleri “çok ağır ve haksız bir itham” olarak nitelendirenler var elbet. Peki onlara sormak isteriz; 10 yıldır İEF’de Folkart ve Migros (arada bir de Vestel) dışında başka sponsor çıkmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Böylesine büyük potansiyellere sahip bir kent için normal midir?
Kaldı ki, bugünün sorunu da değil bu!
Seneler önce Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu “Fuar için sponsor olmak isteyen firmalara açığız. İzmir iş aleminden destek beklemekteyiz. Umarız bu çağrımız karşılık bulur” diye bas bas bağırdığında, yine aynı firmalar dışında kimseden ses çıkmamıştı. (Hatta bırakın omuz vermeyi, sponsorluk anlaşması için “İEF’yi ranta teslim ediyorlar, sermayenin arka bahçesi yapacaklar” eleştirisi yapanlar bile vardı. Ama öyle bir şey olmadığını herkes gördü.)
Peki 2016’dan bu yana İzmir Enternasyonal Fuarı’na ana sponsor olabilecek başka bir babayiğit neden çıkmadı bu memlekette? Kucak dolusu para kazandıkları şehirlerine karşı kendini borçlu hisseden başka hiç bir şirket, holding yok mu gerçekten? İzmir’de doğup İzmir’de büyüyen…
Günün sorusu bu sanırım.
(Yeni bir aday çıktığında, İEF ana sponsorluğunu yıllardır bir görev olarak kabul eden Folkart’ın seve seve çekileceğine eminim.)
*****
Dönelim yine kent koalisyonuna…
Merkezi hükümetin ve yerel yönetimin uzlaşıyla hareket edip yatırımlarını tatlı bir rekabet içinde artırdığı; İzmirli kurum ve kuruluşların, şirketlerin, iş insanlarının, meslek örgütlerinin işbirliği ve dayanışma içinde hareket ettiği, kısır çekişmelerin bir kenara bırakılıp herkesin “kentin geleceğine” odaklandığı bir İzmir’i hayal edebiliyor musunuz?
Ya da en son ne zaman şahit oldunuz böyle bir İzmir’e?
Muhalefetteki belediyelere karşı net tavırları nedeniyle merkezi hükümet kısmını bir kenara bırakırsak, “kent koalisyonu” dediğimiz şey diğer aktörler için hiç de imkansız değil aslında.
Kırık taşlara bakıp ışıklı bir asfalt düşünmekle olmuyor ama…
Eğer kendinizi bu şehrin dinamiklerinden, kanaat önderlerinden biri olarak görüyorsanız, gereğini yapmalısınız. Sadece maddi destek anlamında düşünmeyin. Mevcut projelere katkı sağlamak, yeni proje ve öneriler üretmek, yol gösterici olmak, yapılan iyi işlerde motivasyonsağlamak, görülen yanlışları açıkça dile getirmek de bu gerekler arasındadır. (Kaldı ki İzmir’de, başka hiçbir kentte olmayan Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu diye bir yapı var.)
Mesele sadece İEF de değil! İktidarın “silkemele” politikası sonrasında gerçekten zor günler yaşayan yerel yönetimlere, yeni huzurevi ve kütüphane gibi “insan odaklı” projelerden antik kent kazılarına kadar pek çok alanda can suyu verilebilir.
Güzel bir Rus atasözü var: Sadece helva demekle ağızlar tatlanmaz.
“Bu kent bizim” diyorsak, hep kenardan izleyip eleştirmekle olmaz bu işler.
(Topluma önderlik etmesi beklenen belediye başkanlarından da doğru proje ve finansman kaynaklarıyla ilerlemeleri, eylem ve söylemleriyle güven vermeleri ve ideal dialog ortamını sağlamaları beklenir.)
“Kent koalisyonu” aktörleri üzerine düşeni yaparsa, İzmir’in yeniden şaha kalkmasını hep birlikte gururla izleriz.
*****
“Bir olmak, iri olmak” hedefi yolunda alın size önemli bir fırsat:
Büyükşehir Belediyesi’nin çok istediği Legoland projesi için bir araya gelelim. Sadece Danimarka’nın nüfusu on bin bile olmayan bir kasabasında yılda 1.6 milyondan fazla turist çeken Legoland’ın dünyadaki on birinci örneğini İzmir'e kurup hep birlikte gururlanalım.
Kent koalisyonunu kent imecesine çevirerek…
Var mısınız?