Sürekli doğurmazsa rahat etmeyen hatırı sayılır bir güruh var. Onlar yüzünden memlekette gelir ve yaşam standardı düştükçe nüfus çoğalıyor.
Kendilerine destek büyük yerden tabii…
Tek düşüncesi oy potansiyeli ve ucuz işgücü yaratmak olanların bu gazıyla çoğaldıkça çoğalan ailelerin bazı sorunları oluyor.

***

'Bu kadar çocuğa kim bakacak, nasıl bakacak?' sorunu.
Ailede anne ve baba çalışmak zorundaysa ve çocuklara bakacak aile büyükleri de yoksa tek çare kreşlere yönelmek oluyor.
Memlekette doğum patlaması olunca buna paralel olarak son zamanlarda her mahalleye bir kreş düşer oldu.
O kreşlerin ruhsatı, belgesi var mı, orası meçhul.
Pedagog çalıştırıyoruz diyorlar, kimse hani nerede diploma diye sormuyor.
Okul açmak için yetki belgeniz var mı? Ruhsat nerede diye soran yok.

***

Balonla, renkli figürlerle bir apartman dairesini süsle, kapısına da ‘Cimcimik Anaokulu’ tabelasını as, yeterli.
İşte herhangi bir apartmanın herhangi bir dairesinde açılmış böyle çakma bir anaokulunda kamera kayıtlarına yansıyan vahim bir olay yaşandı.
3.5 yaşındaki bir çocuk kendisinden birkaç yaş büyük oldukça kalabalık bir çocuk grubu tarafından dakikalarca dövüldü.
O sırada başlarında olayı ‘izleyen’ bir sorumlu kadın vardı. Evet olayı sadece izlemekle yetiniyordu. Çocuklar birbirine girmiş, söz konusu sözde öğretmen sakince olayı izliyordu.
Yapılan araştırmada anaokulunun ruhsatsız olduğu ortaya çıktı.



Şimdi burada çocuk sahibi olanlara iki uyarı ve hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Birincisi ve en önemlisi siz bakmayın kendilerine ucuz iş gücü ve cepte oy potansiyeli yaratmaya çalışıp ‘yapabileceğiniz kadar çok çocuk yapın’ diyenlere…
Bakacağınız kadar çocuk yapın.
Ve bu çocukları eğer bir bakıcıya veya anaokuluna vermek zorundaysanız çok titiz davranın.
Eve yakın diye, ucuz veya tam tersi janjanlı-süslü-gösterişli ve pahalı diye, görümcenin çocuğu da aynı okulda diye araştırmadan soruşturmadan okul seçmeyin.

***
Çocuklar artık sadece karnı doyup, uyuyarak büyütülmüyor.
Onların doğdukları andan itibaren bir sünger oldukları anlaşılalı çok oldu. Ne verirseniz onu alıyorlar. Ne görürlerse öyle büyüyorlar.
2-7 yaş arası dil öğrenme konusunda en kazançlı dönem mesela.
“Komşunun tanıdığı çocuk bakıyormuş, iyi kadınmış” deyip, komşu referansıyla eve dadı sokmayın.
Daha da fenası dadı diye iş verdiğiniz kişinin evine çocuğunuzu bırakmayın.
O eve kim giriyor kim çıkıyor nereden haberiniz olacak?
***
Bunlar uyarı kısmıydı bir de hatırlatma yapayım içimde kalmasın:
Yeri geliyor insanı kendi çocuğu yoruyor.
Yaramazlığıyla, huysuzluğuyla, şımarıklığıyla…
Çocuk bu, hepsini yapacak tabii.
Siz bile bazen yaka silkiyorsunuz, dürüst olun. Çok normal ayrıca.
Bunun sebebi ne sevgisizlik ne ilgisizlik.
Yüklerimiz o kadar ağır ki, bazen insana kendi çocuğunun sesi bile gürültü gibi gelebiliyor.

***
Peki tek bir çocuk, üstelik kendi çocuğunuz bile zaman zaman sizi yorarken, kreşlerde onlarca çocuk çığlığı içinde sabırlı ve sevgi dolu olmak kolay mı?
İşini layıkıyla yapan tüm kreş ve anaokulu öğretmenlerine sonsuz saygım var. Üzerlerine yüklenen sorumluluk büyük. Ve içlerinde vermekle yükümlü oldukları eğitimin hakkını verenler de var tabii.
Ama kendilerine çocuk emanet eden ailelere ihanet edenler de yok değil.
Bunu unutmamak, her ‘çocuk bakıyorum, eğitiyorum’ diyene güvenmemekte fayda var.

***
Uzun lafın kısası iş sadece doğurmakla bitmiyor. Aman ne var canım biz nasıl büyüdüysek onlar da öyle büyür gider diye düşünmemek lazım.
Çünkü biz büyürken bu kadar kirli değildi dünya.
Şimdi her nesil biraz daha şanssız doğuyor.