Ankara'daki evimin telefonu çaldığında sabah henüz 5 olmamıştı. Günler önceden hazırlıklıydım. Kıbrıs'ta her türlü diplomatik girişimde bulunan Türkiye'nin artık Kıbrıs'a müdahalesi kaçınılmazdı.
15 Temmuz 1974 günü Faşist Yunan cuntasının desteğiyle Ada'yı Yunanistan'a bağlamayı amaçlayan darbe, 1960 Garanti Anlaşması çerçevesinde Türkiye'nin müdahalesini meşru kılmaktaydı.
Kıbrıs'ın o tarihe kadar Cumhurbaşkanı olan Makarios, İngiliz Gizli Servisinin yardımıyla Ada'yı terk etmiş, ortalık bir anda kan gölüne dönmüştü. EOKA çetesinin cumhurbaşkanlığına getirdiği gazeteci kılıklı Nikos Sampson, Kıbrıs Helen devletini ilan ettiğini, Türklerin topluca imha edileceğini söylemekteydi.
Her türlü diplomatik yolu deneyen Başbakan Bülent Ecevit, askeri müdahaleden başka yol kalmayınca (Ayşe tatile çıksın) demişti. Ayşe dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızıydı. Ecevit'le Güneş arasında kararlaştırılan parolaya göre 'Ayşe tatile çıksın' demek harekatın başlaması anlamına geliyordu.
TRT'ye süratle gelip teybimi kaptıktan sonra soluğu Başbakanlık’ta almıştım. Ecevit'in tarihi açıklamasını kaydettim;
''Barış için, yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz.''
49 yıl önce 20 Temmuz’da artık Türk askeri Kıbrıs'taydı. 15 Ağustos’ta yapılan ikinci harekat sonrası barış sağlanmış, Ada'daki Türklerin yaşamı güvence altına alınmıştı.
Mücadele bitmemişti. Ecevit ve hükümeti harekat sonrası yedi düvelle mücadeleye başladı. Önce Türkiye'nin haşhaş ekimi yasağını kaldırmasını bahane eden Amerika, ağır bir silah ambargosu uygulamaya başladı. Bir süre sonra Almanya, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere batı ülkeleri ambargoya katıldılar. NATO'nun da ambargoya katılmasıyla Türk silah sanayii ağır bir şekilde etkilendi. Üzerine petrol ambargosu da eklenince Türk ekonomisi büyük bir kriz içerisine girdi.
***
İşte şimdi bazı muhteremlerin ikide bir öne sürdüğü kuyruklar, o dönemin ambargosu, döviz sıkıntısı ve petrol kıtlığı sonucuydu. Kaddafi'nin Libya'sı dışında ithal edemediğimiz petrol, uzun benzin kuyruklarına yol açmıştı. Türkiye artık 50 dolarlık uçak yedek parçası için 500 dolar ödemek zorunda kalıyordu.
Bakın ne yaptı Ecevit Hükümeti; önce silah sanayiinin temelleri atıldı. ASELSAN kuruldu. ROKETSAN ve HAVELSAN'ın kurulması için ön adımlar atıldı. Bir süre sonra Türkiye'deki Amerikan ve NATO üslerine el konuldu, bazıları da askıya alındı. Üslerin kontrol ve denetimi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne geçti. Ecevit 1978'de BBC'ye verdiği demeçte şöyle diyordu;
''Ambargo kalkmadıkça ABD üsleri kapalı ve askıda kalacak. Denizaşırı bir ülkenin insafına bağlı halde durmamıza gücümüz yetmez. Başımızın çaresine bakmak durumundayız. Muhakkak bunun siyasi sonuçları olacak.
NATO'ya yapacağımız katkı, NATO'nun Türkiye'nin güvenliğine katkısıyla orantılı olacak. O kadar.''
İşte bu konuşmadan dört ay sonra Türkiye'ye 3 yıldır kök söktüren ambargo Amerikan Kongresi’nin kararıyla kaldırılıyordu.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in (Bu kadar) sözleri adeta 50 yıl sonraya verilen bir 'Devlet Adamlığı' mesajıydı...