Kanlı kıyım elebaşıları, öldürüm buyruğu uygulayıcıları toplumun seçkin, saygın, sanat, bilim, kültür, basın, siyaset insanlarını, aydınlarını kurban seçer kendine.
Bugüne dek bu hep böyle oldu. Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Cavit Orhan Tütengil, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Ümit Kaftancıoğlu gibi aydınlık, güzel insanlarımız, bu kirli ellerce öldürüldü!
Şair, eleştirmen, bilim insanı, estetikçi, sanat tarihçisi… İnsanlığa bilimle, sanatla, kültürle,yazıyla, şiirle yol açmaya çalışan Bedrettin Cömert de öteki aydınlarımız gibi kıyıma uğradı 40 yıl önce bugün; 11 Temmuz 1978 Salı günü. Ankara Gaziosmanpaşa’daki evinden çıkışta arabasında vuruldu; kalleşçe, haince!
Kuramsalı temele oturtan, Türkiye’de eleştiri geleneğinin oluşumuna büyük katkısı olan seçkin bir ad… Hasan Hüseyin, onun eleştirel duruşunu, eylemini, kalemini bir “meydan okuma” olarak değerlendirir.
Bedrettin Cömert de sanatı, sanatçıyı saygın konumda düşünür. “Yetenek ve bilinç işidir sanat, rastlantı değil” der. “Sanatçı fetvacısız yetişince, oyunsuz ve dalaveresiz bir biçimde kitleye yayılınca, daha çok sanatçıdır, daha kendisidir, daha yalın ve özgündür.”
Hacettepe Üniversitesi'nin bir seminerindeki şu sözlerinin altı da hep çizilidir: “Biz geçmişin olaylarına ancak çağımızın yaşanmasıyla elde ettiğimiz görüntü perdesi aracılığıyla bakabiliriz. Sanat yapıtına sanatsal bilinçle ve duyarlıkta sızabilmek için kuramsal hazırlık zorunludur. Estetik bilimi büyük ölçüde bu kuram birikimini sunar fakat bununla da yetinilmemelidir.”
Bedrettin Cömert 1960’lı, 70’li yıllarda dönemin belli başlı dergilerinde ürünleriyle yer aldır. İlk şiiri “İstanbulumsu” 15 Mart 1959 tarihli Varlık Dergisi’nde yayımlanır. Yayımlanmış son şiiri ise “Başlamanın Niteliği” 15 Ekim 1969 (Forum) tarihlidir. Sonrasında şiir yazmayı bırakır, eleştirel yazılara ağırlık verir, yapıtlar üretir.
Batıyı iyi algılamanın, doğuyu da iyi saptamaktan geçtiğini bilir. Bu anlayışı başarılı, verimli, etkili biçimde kullanır. Batı bilgilerinin, kuramlarının ışığında, sanatımızı, şiirimizi en iyi biçimde değerlendirmeye özen gösterir. Yazın yaşamında ürettikleri, yazdıkları bugün de yeniliğini, tazeliğini, güncelliğini korur.
Cömert, 1950’lerde şiirle girdiği yazın-sanat dünyasında, adını daha çok eleştiri çalışmalarıyla duyurdu. Önemli çeviriler yaptı. Gombrich’in ünlü kitabı Sanatın Öyküsü’nün çevirisiyle 1977 Çeviri Ödülü'nü kazandı. “Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak” adlı şiir kitabı ise 1979 yılında yayınlandı.
Yaşasaydı 78 yaşında olacaktı Bedrettin Cömert; çağdaş sanata, yazına daha ne çok yapıt kazandıracaktı. “Yaşamış olsaydı, bugün, dünyanın en önemli sanat tarihçileri ve eleştirmenleri arasında yer alacaktı. Yaşasaydı edebiyat ve sanat eleştirimiz bugün çok çağdaş bir düzeyde olurdu.” Özdemir İnce bunları yazıyordu Hürriyet’teki köşesinde 11 Temmuz 2010’da.
Varlık Dergisi’nin Nisan 1961 tarihli sayısında yayımlanan “Sonuçsuz” adlı şiirinin son dizeleri, sanki hain saldırı sonucu gerçekleşen ölümünün toplumsal yaşamdaki karşılığına denk düşer:
“sonuçsuz kavgalarla doluyum / yalnızım / tek duvar benim karanlıkta kendimi yankılayan / ölgünüm / bu türkü çok yaşlandı artık / bu maviye her zaman tanıklık edemem / anlamıyor musunuz kendimi yanıtlamaktan usandım / pestilimi çıkardı amaçsız geçen günler / barsaklarımı deşsin istiyorum kalabalık / yüzüme yüzüme saldırsın sıkıntı / yeter ki ölümüm gürültülü olsun / yeter ki ölümüm gürültülü olsun.”