“Ben”… Güzeldir yüzde, yanakta; kimine çok da yakışır. İlk gençlik yıllarımda benim de yanağımda ince bir “ben” vardı. Severdim o “ben”imi. Daha sonra olgunluk yaşlarımda o güzelim “ben” yitip gitti yanağımdan!

O “ben”imi mi özlerim; yoksa genç yaşlarımın devingenliğini, özgürlüğünü, toz pembe imgelemlerini mi?

Şimdi yaşlanma belirtisi olan “ben”lerim var yüzümde! Onları da seviyorum. Yanakta bulunan “ben” dürüstlük göstergesiymiş. Ayrıca duyarlı, utangaç kişiliğin de anlatımıymış.

***

Kuşkusuz insan kendini sever, önemser, değerli bulur. Ne var ki “benlik”le bencilliği karıştırmamak gerekir. Bencillikte “Ben herkesten iyiyim, yetenekliyim, bilgiliyim” gibi karşılaştırmalı kavramlar, üstün görmeler vardır. Oysa “ben”de, “benlik”te insanın öz değeri ortaya çıkar.    

Yunus’a varırsanız, söz ‘ben’e dokunursa, belki mistik, belki özbenlik, belki bir şirin derttir, aşktır, anlamdır, söylemdir ben…

İnsanın kargaşayla oluşan yapısını anlamaya, önce kendini tanımakla başlayan Yunus, içindeki öteki benlere yönelir. Yunus Emre’nin insanı merkeze aldığı, ancak başka insanlardan söz etmek yerine kendisini eleştirdiği, kendisine öğütler verdiği dizelere konuşlanır. Bu bağlamda düşününce, insanı ben odaklı alınca, bu söz, sözcük, kavram kendine özgü bir boyut kazanıyor.

***

Güçlü öz, değer duygusu olan insanlarda, diğerlerine karşı sevgi, saygı, özen daha belirgin olarak ortaya çıkıyor derler us varsılı olanlar. Bu duyumsama kişiyi erinç, gönenç, kıvanç içinde donatıyormuş. İnsan evrende eşsiz, tek ve özelken, birçok yönüyle birbirine benzer. Karşıtlıkları, çatışmaları, karşıtlıklarıyla… Oysa “ben” bilincinde birlik duygusu daha egemendir. Ben bize dönüşür, ben de var onda da olsun, ben öğrendim o da öğrenmesine…       

                                                           

***

İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung, "ben, kişiliği örgütler” der. Jung’a göre ben, yaşamın amacı, birey olmanın gerçek anlatımıdır. Kişiliği örgütlemek… Ne güzel sözdür; şiirsel, işlevsel… Şairler de ben’den uzak değillerdir. Çok sık kullandıkları sözdür, sözcüktür, duygu eylemidir, destekçi bir duruştur…

İlhan Berk, “Açıklamak istediğim tek bir şey var: ‘ben’. Ben’de, benim dünyaya bakışım, davranışım, benim bu dünyadaki tavrım çıkmalıdır.”

Bu bağlamda Berk için önemli olan ‘ben’in ‘ben’e, dünyaya bakışıdır; onun görüşüdür, algılayışıdır. Bu bakışın ortaya koyduğu gerçekliktir. Şiirleri gibi düz yazıları da ‘ben’in ‘ben’e ve dünyaya bakışının yansımalarıdır. Toplumcu gerçekçi, devrimci şiirin, sevdanın, umudun şairi Nâzım Hikmet çok daha gerçekçi, dünyacı, özdeksel bağlamda ben’i ortaya koyar.

 

“Ben bir insan, ben bir Türk şairi Nazım Hikmet

ben tepeden tırnağa insan / tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret... / Ben hem kendimden bahseden şiirler yazmak istiyorum,

hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler. / Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem

zindandan dönen insan ruhundan, hem kitlelerin / daha güzel günler için savaşından, hem bir tek / insanın sevda kederlerinden bahseden şiirler yazmak / istiyorum, hem ölüm korkusundan, hem ölümden korkmamaktan / bahseden şiirler yazmak istiyorum.”

 

***

Ben kişinin özelidir, önceliğidir, aynasıdır, içidir, gönlüdür, duygusudur, çoğuludur… Ben’den bize giden özenli, incelikli, aydınlık bir yolculuktur. Ben olalım; ama bizi de güçlü kılalım, toplumsal duyarlığın, düşünsel eylemin koşusuna katılalım.

(ARTEMİS Dergisi, Güz 2024)