Memleket sorunlarının insanı hasta ettiği bu günlerde bir de kişisel manyaklıklar var ki üzerine tuz biber oluyor.

İki gündür kendimi kötü hissediyorum.

Karşıma son derece eğlenceli ve renkli küçük bir seyahat imkanı çıkmışken ben bunu yine değerlendirmekte zorlanıyorum.

Çünkü ben kendi evim dışında bir yerde uyuyamıyor ve seyahate çıkma konusunda bildiğin fobi yaşıyorum!

Gideceğim yerde ne kadar güzel vakit geçirirsem geçireyim akşam olmaya başladığında göğsüme ağılıyla beraber öküz sürüsü oturuyor.

Hele iş hadi "Allah rahatlık versin" kısmına geçtiğinde içimden gelen ağlama ve koşarak kaçıp evime gitme hissi beni esir alıyor.

Gitmek için ölüp bittiğim tüm seyahatlerime çıkmadan bir gece önce "Allah'ım deprem meprem bir şey olsa da bu seyahat iptal edilse" diye içimden gizli gizli dua etmişliğim var.

Hatta artık saklamanın bir manası yok, bu duayı hep ediyorum!

Çok istediğim Amerika ve Uzakdoğu seyahatlerimin ilk gecesini otel odasında ağlayarak geçirmiştim: "Ben evime gitmek istiyorum, bu kadar uzun zaman buralarda kalamam" diye...

Bu dediğim ilk 24 saat için geçerli ama.

Sonra da eve dönmek istemiyorum ama o ilk evden çıkma/çıkamama ve ilk gece uyuyamama hali gerçekten çok ama çok sıkıntılı.

Aman bu da dert mi demeyin.

Dert tabii.

Kendi annemin, kardeşimin, en sevdiğim arkadaşlarımın evinde bile kalamıyorum yahu, tıkıldım kaldım kendi inime.

Geçen sene miydi neydi İstanbul'dan bir iş teklifi gelmişti. İzmir'de uçak beklerken havaalanında fenalaşıp ayıptır söylemesi istifra falan etmiştim.

Yani durum patolojik arkadaşlar.

Ve bu durumu bir tek ben yaşamıyorum tabii. Yani tek manyak ben değilim.

Yarattığı kendi güvenli alanın dışına çıkamama hali bu.

Çaresi, öncelikle seyahatleri asla ertelememek ve kendini zorlayarak valizi alıp evden dışarı adım atmak.

Ben bunu az önce yapamadım mesela. İptal ettim. Şimdi oturdum kendime kızıp zırıl zırıl ağlıyorum ve sizinle dertleşiyorum. Yalnız iyi geldi gibi sanki...

Şimdi annem yanımda, geldi gaz veriyor: Hadi kızım yapabilirsin diye... Dur bakalım ha gayret belki giderim. Gidersem haber veririm. Ve kendime en acilinden şifa dilerim.

(Sizde de bu lüzumsuz rahatsızlık varsa ve kendinize has çareler bulduysanız benimle paylaşın lütfen, bekliyorum.)

***

İlk gece etkisi

oncel-2

Yabancı bir yerde yatıldığı zaman, beynimizin yarım küresi belli oranda aktif kalmaya devam ediyor. Bu aslında çevreden gelebilecek tehditler için bizi koruyan bir sistem.

Bilim insanları bunu şöyle tanımlıyor: İlk gece etkisi!

Arkamızı kollayan bir muhafız gibi çalışan beynimiz bizi yarı uykuda, yarı ayık bir hale sokuyor.

Bu durum, doğada bazı memeli hayvanlarda (biri de benim) ve kuşlarda gözlenen evrimsel bir savunma içgüdüsü.

(Bu arada kuşların göç yolunda havada hem uçup hem şekerleme yapabildiklerini de yeni öğrendim. Bir yandan uyuyup bir yandan yönlerinde milim şaşmıyorlarmış, vay arkadaş!)

İlk kez uyuduğumuz mekandaki bu yarı uyanık uyuma durumuna verilen bir diğer isim de: Adaptasyon gecesi.

İşte bu adaptasyon gecesinde beynimiz, 'yavaş dalga' adındaki derin uykuya geçmiyor, çünkü o uykudan kolay kolay uyanmak mümkün değil.

Peki bu adaptasyon gecesinin bir çözümü var mı?

Var aslında... Sizi rahat ettirecek bir eşyanızı ilk kez yatacağınız yere götürmeniz, daha huzurlu uyumanızı sağlayabiliyor.

Ben gideceğim yere uyku gözlüğümü, kendi ev terliklerimi falan taşıyorum hep. Bir nebze insanı iyi hissettiriyor gerçekten.

Bir de Cacık (kedim) ve Ayşe'yi (köpeğim) götürebilsem yanımda, pek şahane olacak ama işte o biraz sıkıntı :)