Her yangın, ardında közler, küller, dumanlar, yanıklar, yaralar, acılar, çığlıklar, kahırlar bırakır.
Öyle günlerden geçiyoruz. Yine yangınlar sardı ülkemizin her yanını. Ormanlar cayır cayır! Ağaçlar, kuşlar, börtü böcekler, doğanın canları…
Bugün 2 Temmuz; bir yandan süren orman yangınlarını kederle izlerken, öte yandan bir insanlık kıyımının 32.yıldönümününde yakılan 33 aydınımızı, sanatçımızı, yazın emekçimizi anıyoruz!
Aymazlığın, yozluğun, yobazlığın, gericiliğin, ilkelliğin, kin ve hin çılgınlığının unutulmaz tarihini...
KİL TABLET VE LÜTFİYE AYDIN
Kil Tablet, Tunç ve Demir çağlarının çivi yazısı için kullanılan bir yazı aracı olmuş.
Peki Kül Tablet?..
Yanan ateşten, yangından sonra kalan toz, küldür. Bir kıvılcımın, yangının, kanın, çığlığın külüyle oluşan tablete yazılanlar da bu kül tablette kayda geçen “yavaş çekim bir ölümün, hızla gösterilen en çarpıcı sahneleri”dir! Kameranın, kurgunun “kesme, zincirleme, bindirme, kararma” görüntüleridir.
“Kül Tablet”, öykücülüğümüzün yüz akı, onurlu kalemi Lütfiye Aydın’ın yanıklarla, acılarla, morgdan son anda kurtuluşuyla, bellek yitimiyle, yeniden yaşama tutunma savaşımıyla yazılmış anılar, anlatılar, öyküler kitabıdır. (*)
Bu sözler de Aydın’ın kitabından bir alıntıdır.
“Asaf, son olarak bir mızıka sesi miydi yalnızca? Behçet gizli bir suskunluk mu? Metin filozofça bir duruş, Bezirci çocuksu bir gülümseme mi? Hayır.
Bu yitik görüntüler tam sekiz yüz gündür her an beynini zorluyor. Kim bilir daha ne kadar sürecek; içini oyacak ince ince. Bütün son'an'lar yazılmamış bir dize midir yoksa?”
Kül Tablet’e yazılanlar hiç unutulmayacak anılar, belgeler, bellek belgeliğidir…
Lütfiye Aydın’ın kocası Avukat Can Aydın, iyi ki morga gidiyor, ayak parmaklarına kalemiyle dokunuyor. Küçük kıpırdanışlarla yaşama dönüş yolculuğu…
İyi ki yeniden yaşama döndün Lütfiye bacım, hemşerim, şiir ve öykü dostum. İyi ki elin kaleme dokunuyor, düşünüyorsun, yazıyorsun, yapıtlarınla yazın yaşamımıza katkını sürdürüyorsun.
HİDAYET KARAKUŞ’UN “ATEŞ MEKTUPLARI”
“18.00 sıralarında biz üç arkadaş Lütfiye Aydın, Zerrin Taşpınar, ben 109 numaralı odada televizyonları karıştırdık. Yanılmıyorsam Star Televizyonunda bir alt yazı geçti: Sivas’ta olaylar… diye. O arada ben pencereden dışarı baktım. Orada üçgen, balkonumsu bir yer gördüm. Burası bizi bir süre koruyabilir, diye geçti içimden.” (07.09.2014 Gerçek Edebiyat, Halit Payza söyleşisi)
Hidayet Karakuş ve eşi İclal Hanım da Madımak yangınından ‘kıl payı’ kurtulanlardan…
Ateş Mektupları, Karakuş’un Madımak yangınının ateşiyle yazılmış “sarsıcı, acılı” şiirlerden oluşan, bana da “kimse ateşlere düşmesin” diyerek imzaladığı kitabı. (**)
Anlatı’ya şöyle başlar Karakuş: “dar bir geçitteyiz hepimiz / dans eden kanalları geçiyor ZERRİN / görüntülerin yolları kesik / renkleri kaçmış çatılarda / ölüm kuşları bekliyor / pençeleri neşeli / kan kokusuyla sarhoş akbabalar gibi / LÜTFİYE sigara içiyor üst üste / dumanları pencerede uygun akım
// yüz dokuz numaralı odadan / ölü bir zaman geçiyor / üçümüzün arasından / HAYDAR’ın omzu kanıyor”
O kara, karanlık, hain, kirli, utanç, aymazlık anıtı, insanlık ve çağdışı yangınları kınıyorum, yeniden yaşanmasın diyorum çığlıkla!
Yangın körükle alevlendirmeye değil; sevgiyle, umutla, barışla, insanlıkla, özgüvenle, şiirle, türküyle, öyküyle, güzel duygularla söndürmeye emek verelim.
Selam olsun aydınlanmanın, yurtseverliğin, çağdaşlığın, emeğin saygın ve seçkin insanlarına…
(*) KÜL TABLET, Lütfiye Aydın, Bence Kitap Y. Mart 2011
(**) ATEŞ MEKTUPLARI, Hidayet Karakuş şiirleri, Bilgi Y., 2.basım, 1998