“Yahu bitir şu kitabı, gönder dosyayı! İşimiz var gücümüz var!” Aradan biraz zaman geçer, yine o: “Tembel tembel oturma da bavulunu hazırla, Mersin’e imzaya söyleşiye gidiyorsun!”

Geçer birkaç gün daha.

Alsancak’ta her zamanki yerdeyim, neredeysen atla gel! Önemli bir iş konuşacağız!”

İş bahanedir elbet, çünkü hayatın içinde birlikte koşuşturmanın iki yudumluk keyfi vardır, ötesi yoktur. Ötesi, inandığını eden, eyleyen, söyleyen kırk yıllık yoldaşlığın muhabbetidir. Nereye gitmişsek, öteki masalar çok şanslıdır. Çünkü Kavuklu ile Pişekâr, Karagöz ile Hacivat, de ki karşılarındadır…

***

Üç saattir yazdıklarımı okuyorum. Ben şimdi ne yapıyorum? Ercan’ın ardından yazıyor, paramparça kalbimi harflerle dikmeye mi çalışıyorum? Ercan öldü mü? Ercan ölür mü? Ercan, beni, bizleri bırakıp gider mi? Ercan, gitti mi? Yarın Kahramanlar Camii'nden alıp, dostumu Kuşadası’nda toprağa mı vereceğim? Ne buna, ne bunları yazdığıma inanıyorum. Ama gerçek bu…

Biz bu adamla tanıştığımızda sigortaya bağlansaydık, birbirimizden iki-üç kere emekli olurduk!”

Kahkahalar gökyüzüne uzanıyor ve biz göz göze geliyoruz. Ercan’ın gözleri… Sevecen, insancıl, arkadaş, hınzır, muzip, alesta dur çünkü kesin bir şeyler yumurtlayacağı çakan şimşeklerinden belli… Hep böyle değildi elbet, huysuzluğu, inadı tutmasın. 30 saniye kadar sürerdi ama bu kısa zaman bile, her şeye yeterdi. Bir kere de haksız çık be adam!

***

Elbette uzun uzun anlatacağım, özeti şimdilik şu olsun: İzmir’in kültürü, sanatı, yayıncılığı, bu alanlardan ülkeye ve yeryüzüne uzanan kimliği, büyük bir değerini, emekçisini, militanını yitirdi. Bu kentte, bu ülkede tanışma, dokunma, konuşma ve hele ki yürüme şansı bulan herkes, onun eksikliğini hep yaşayacak. On binlerce çocuk ve genç, onun sayesinde nice yazı emekçisiyle tanıştığını, okuma alışkanlığı kazandığını hiç unutmayacak. İleri’den, imzasını onurla attığı Ercan’dan, Tudem’den, nihayet bin maraton sonrası bütünleştiği Yağmur Yayın’dan yolu geçen, bir çayını içen, kitaplarıyla tanışan herkes, yoldaşımı hep hasretle, minnetle, sevgiyle anımsayacak. “Kitap Baba” olmak hiç kolay değildir ama Ercan’da bu tanım anıtlaşmıştır. Erol Sütçüoğlu ve Ercan Günaydın… Arkadaşınız yazar olmuşsa, kitaplarıyla size ulaşmışsa, bugün neyse olmanın keyfini yaşıyor ve sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyorsa, bu iki “insan” sayesindedir.

Güle güle Ercan, bir gün buluşacağız sevgili dostum. Sevenlerin ve kadrini bilenler, bugün çok kederlidir…