Egzersiz, kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi Latince kökenli ve askeri bir terminoloji. Talim etmek, askeri eğitim yapmak anlamına gelen 'exercere' sözcüğünden türemiş. İlk kez 1880’li yıllarda Fransa’da çocuk eğitimi ve psikolojisi disiplininde kullanılmaya başlanmış.
Günümüzde daha çok sürdürülebilir sağlıklılık kapsamında iskelet kaslarını hedef alan fizik aktiviteleri dile getirmekte. İstemli ve planlı yapılandırılmış bedensel hareketler ile bazal düzeyin üzerinde enerji harcanarak kas tonusun ve genel olarak da fiziki bir çok unsuru optimum seviyeye getirmek için yapılan çalışmaları kapsar. Burada asli amaç, kas oksijenizasyonunu ve metabolizmasını düzenleyerek geliştirmek, kas eklem hareketlerini ideal hale getirirken dayanıklılığını artırmak, bunu yaparken de vücut yağını harcamaktır. Egzersizi, önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde rekabete dayalı fiziksel aktiviteler, daraltılmış anlamı ile ‘spor’ kavramı içerisinde ele aldığımızda, etkinlik halindeyken salınan endorfin, melatonin ve dopaminin hem antidepresan hem de haz verici özellikleri, sosyal etkileşimler ve kişilik gelişimi üzerine olumlu etkileri de düşünüldüğünde, hayatımıza harikulade katkısı hemen anlaşılmaktadır.
WHO gibi uluslararası kuruluşlar ve üniversiteler dahil bilim kuruluşları, düzenli fizik aktivitenin bireysel sağlık için olduğu kadar sosyal ve psikolojik yararları konusunda da sayısız yayınları kamuoyunun bilgisine sunmuştur. Ayrıca haftada üç kez en az yirmi dakika yapılacak egzersizlerin kalp krizi dahil kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, bazı kanser türleri ve önümüzdeki hafta ‘Dünya Alzheimer Günü’ nedeni ile anımsanacak Alzheimer hastalığı dahil birçok hastalığın görülme sıklığını yüzde 40’lara kadar düşürdüğü kanıtlanmıştır.
Genel olarak ısınma ve soğuma alt başlıklarında yapılan, sıvı alımı kısıtlaması olmasa bile en az 2-3 saat öncesi yenilen bir yemek sonrası önerilen aerobik, anaerobik ve esneme bölümleri ile ısınma ve soğuma şeklinde kasların hazırlanması ve nabız sayısı/tansiyon takiplerini de içeren egzersiz programları, bilimsel tabanlı olarak ve yaş ve fizik özelliklere göre değişik önerilerle herkesi kapsama alanına alır.
Saatler bazında yapılan yürüme ve koşma tarzı kalp performansını artırıcı aerobik egzersizler ile belirli kas gruplarının gücünü hedefleyen halter tarzı anaerobik ve Çin gibi bazı ülkelerde milli spor bağlamına ulaşmış tüm kas ve eklem grupları için doğal esneme egzersizleri, bugün tüm dünyanın kamu sağlığı otoritelerinin gündemindedir. Bu amaçla, 2002 yılından bu yana Avrupa Komisyonu, üye ülkeler için Avrupa Hareketlilik Haftası etkinliği düzenlemekte ve bu sene de 16-22 Eylül tarihinde hem Avrupa'da hem de tüm dünyadaki bireyleri ‘hareketliliğe’ davet etmekte.
Bildiğiniz gibi Dünya genelinde de 22 Eylül tarihi, “Arabasız Gün (Car-Free Day) etkinliği için ayrılmış durumda. 22 Eylül, bireysel araçlar yerine sürücüleri yaya yollarında yürümeye davet ediyor.
Avrupa Hareketlilik Haftası'nın önceki yılki teması, 'güvenli yürüyüş ve bisiklet’, geçen yıl da ‘sıfır emisyonlu hareket’ idi. Bu yılki ‘sürdürülebilir ulaşım için sağlıklı ve güvenli hareketlilik’ teması, belediyeleri yaya ve bisiklet yolları için özel çabaya davet ediyor. Avrupa Komisyonu Avrupa Hareketlilik Haftası (EMW) ve Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planları (SUMP) kategorilerinde 50’yi aşkın ülkenin 4 bine yakın belediyesini ödül için rekabete davet ediyor. Amaç elbette farkındalığı artırmak ve yürüyen, koşan, bisiklete binen bir kent ekosistemi yaratmak.
Bu seneki ana temadaki sağlıklı ve güvenli hareketliliğe vurgu, aynı zamanda SARS-CoV-2 pandemisi yüzünden Avrupa ve Dünyada yaşanan benzeri görülmemiş başta sağlık olmak üzere tüm sektörlerde yaşanan zorluklar karşısında bir manifesto gibi. Çünkü radikal bir değişim fırsatı ile tüm Dünya ve özel olarak kentlerde yaşayan insanlar için yaratıcı ve sürdürülebilir çözümler için çalışma ilhamı ortaya koymakta. Bu perspektifte, ‘İnsan ve hareket odaklı planlama’ çerçevesinde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın Avrupa Birliği'nden geçen yıl aldığı 3 milyon 199 bin 845 Euro hibe ile iki yılda tamamlanacak ve daha önce varolan İzmir için entegre toplu taşıma, bisikletli ve yaya ulaşım vizyonununa entegre edilecek “İzmir Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Planı'nı (SUMP İzmir) önemli buluyorum. Kentimiz böylece, sosyal, çevresel ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir ‘İzmir Ulaşım Vizyonu’ ortaya koyarak bireysel otomobil kullanımının azaltılmasından bisiklet ve yaya erişiminin artırılmasına kadar birçok çağdaş kentsel hedefin gerçekleştiği örnek bir yerleşim merkezi olacak.
Sıfır emisyonlu kentler şimdilik hayal olsa da, küresel iklim değişiklikleri, çevre kirliliği ve habitat daralmasının gezegenimizin sonunu getirdiği yaşadığımız yüzyılda, yürüyüş gibi micro mobility ve toplu ulaşım araçlarının tercih edildiği macro seçeneklere yönelik bilinç artışının, kümülatif olarak ortaya çıkaracağı pozitif inotrofik etki, büyük olmasa da zamanla tüm Dünyayı değiştirecek bir olumlu değişimin zemin taşını döşeyecektir.