Madem bugün pazar, sıkıcı konulardan bahsetmeyelim.
Sokağa çıkma kısıtlaması da var zaten. Evde zaman geçirirken içinizi karartmak istemem.
Bugün, AKP'li rektörlerin üniversitelerde ne işi var diye sormayacağım.
50 milyon geleceği söylenirken gele gele 3 milyon gelen aşıdan, onun da planlanandan 40 gün sonra gelmiş olmasından, aşılamada öncelikliler listesinde arka sıralarda olmalarına rağmen devlet büyüklerine tanınan ayrıcalık kapsamında VİP aşılananlardan da bahsetmeyeceğim.
Salgının başladığı günden bu yana olup bitenleri size aktaran, sokağa çıkma kısıtlamalarında bile özveriyle çalışan, an be an her türlü gelişmeyi televizyondan, gazeteden, telefonlarınızdan size ulaştıran, açıklamalarını halka duyurabilmek için devlet büyükleri tarafından basın toplantılarına çağrılan basın emekçilerinin aşılamada öncelikliler listesine alınmamış olmasını da anlatmayacağım.
***
Tam da bu yazıyı yazarken İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nden bir açıklama geldi. Açıklamada; Düşünce ve ifade özgürlüğünün, demokrasinin düşmanları yine gazetecileri hedef gösterdi, talimatı alanlar yine saldırdı. Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, evinin önünde otomobiline bindiği sırada, KRT program yapımcısı Afşin Hatipoğlu ise evine giderken saldırıya uğradı ve hastaneye kaldırıldı. Saldırganlar mı? Yine hiçbir şey olmamış gibi kaçtı. Adaletin yoksunluğu ve meslektaşlarımızın hedef haline getirilmesi karşısında kaygımız büyük. Ancak tüm bu yaşananlara seyirci kalmayı reddediyoruz. Olayın faillerinin yakalanarak derhal adalet karşısında hesap vermesini bekliyoruz” deniliyor.
Bu konuya da girmeyi düşünmüyorum.
Merak edenler bir zahmet haberleri takip edebilirler.
***
Ben bugün sizinle suya sabuna dokunmayan bir pazar yazısı paylaşmak istiyorum. Danimarka yapımı bir dizi önereceğim sizlere. İsmi Borgen. Ben Netflix'te izledim ama internette de bulup izleyebilirsiniz. Dizi, 2010-2013 yılları arasında yayınlandı. Oldukça 'fantastik' bir dizi. Daha doğru bir ifade ile bizim için oldukça 'fantastik' bir dizi. Kelime anlamı kale olan Borgen, Danimarka'nın parlamentosunun, başbakanlık ofisinin ve yüksek mahkemesinin bulunduğu Christiansborg Sarayı'nın takma adı.
Dizide küçük bir partinin lideriyken Danimarka'nın ilk kadın başbakanı olan Birgitte Nyborg'un hikayesi anlatılıyor. (Helle Thorning-Schmidt'in, dizinin yayınlandığı dönemde Danimarka'nın ilk başbakanı olması da büyük bir tesadüf. Dizinin Danimarka'da estirdiği rüzgarın bunda etkili olduğu görüşünü savunanlar da var.) Dizi de siyasetin yanı sıra medya-siyaset ilişkisi de bizim için yine çok fantastik bir şekilde işleniyor.
Hikayeyle ilgili spoiler verip keyfinizi kaçırmayacağım. Ama en azından olayların başladığı noktayı söyleyebilirim.
Nyborg'tan önceki başbakan eşinin aldığı çantanın parasını başbakanlığa ait kredi kartı ile ödemek zorunda kalıyor. Bir süre sonra Nyborg'un basın danışmanı bu ödemenin faturasını ele geçirip, seçim çalışmalarında kullanması için Nyborg'a veriyor. Ancak Nyborg, danışmanının bu faturayı etik olmayan bir yolla ele geçirdiğini öğrenince başbakana karşı koz olarak kullanmayı reddediyor. Nyborg'un danışmanı bu defa belgeyi el altından kirli siyaset yapmaktan çekinmeyen başka bir parti liderine ulaştırıyor. Bu parti lideri belgeyi TV programında açıklıyor. Ancak Danimarka halkı, medyası ve siyasetçileri, devlet bütçesinden yapılan bu harcama kadar bu harcamayı belgeleyen faturanın ele geçirilme biçimini de sorguluyor. Bu olan Nyborg'a başbakalığa giden yolu açarken faturayı ifşa eden politikacının siyasi kariyerini de bitiriyor.
Bu kadarını anlatmakla yetineyim. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
Demokrasinin, medya siyaset ilişkisinin, etik siyasetin nasıl olduğunu ve bizde nasıl olmadığı göreceksiniz.
***
Bu arada diziyi daha önce izleyenler için bir müjde vereyim. Dizinin 4. sezonu çekilmeye başlandı. 2022'de yayınlaması planlanıyormuş.