Önce körfezin rengi değişti. Ardından ölü balıklar karaya vurdu. Memleketin malum hallerinden sesi soluğu kesilmiş vatandaş bile nasıl olduysa sordu; ‘’Ne oluyor bilader?’’

Önce yetkisi olmadığı halde garibim belediye ‘yok imkanlarla’ el attı işe. İşte o an memlekete bir haller oldu. İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Almanya, Fransa kesildi bir anda memleket. Öyle ya; Depremde bile 96 saat bekleyen tüm yetkili unsurlar balıklama daldı, bugüne kadar ayak baş parmağını dahi sokmadığı körfeze.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı araştırma gemisi gönderdi yahu körfeze 24 saat geçmeden. Numuneler alındı bir gemi dolusu bilim insanınca. İzmir’deki üniversiteler anında dahil edildi konvoya.

Üstündeki kısmi vazifeye rağmen belediye üstlenme hazırlığındaydı ki vatandaşın ‘Ne oluyor bilader’ sorusuna cevabı;
Körfeze anında ve mucize refleksle inen iktidar resmi irade unsurları ile çalışma dizininin sır perdesi aralandı. İktidarın İzmir Milletvekili yaptı ilk açıklamayı.

"Kötü kokan sizin zihniyetiniz ve beceriksizliğiniz. İzmir’e olan ihanetiniz yüzünden bunlar oluyor. Sözde yüzecektiniz. Bugün tek bir balık yaşamayacak duruma getirdiniz! Tunç Bey ile kayıkçı kavgası yapacağına adam akıllı işini yap’’ dedi iktidarın İzmir milletvekili.

Efendilik ile eziklik uzun süredir karıştırılır halde bu memlekette. Yine de tarih olmuş bir üslupla ‘Bu bir doğal afettir’ ölçüsünde özetlemeye çalıştı üzerinden bir hafta geçmemiş Yamanlar yangınına müdahale etmek için 24 saatten fazla iktidar unsurlarının bürokrasisinin iznini beklemek durumunda kalan belediye başkanı.

Buraya bir virgül koyalım. Bir hikâye anlatayım size siz soluklanın diye;
Ormanda araştırma yapan bir grup bilim insanı yağmura yakalanır. Yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım isterler. Kapıya gelen çevrilmez, alınırlar içeri Yerleştirilirler tek göz odadaki sobanın çevresine. İkramsız olmaz, adam geçer evin dış yanındaki derme çatma mutfağa.

Bilim insanlarının dikkatini çeker ortadaki soba. Yerden bir metre kadar yukarıdadır. Altında da taşlarla destek var. Yorumlamaya başlarlar. Kimyacı, "Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış” der. Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş” diye yorumlar. Jeolog ise “tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış” der. Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” derken; Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha soyut biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş” diye değerlendirir.
Orman köylüsü odaya döner dönmez ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adamdan çok manidar bir cevap gelir: ‘Boru yetmedi...’

Demem o ki;
Herkesin ne yapmaya çalıştığına kafa yormayın, bazen sadece boru yetmez. Menderes havzası, barındırdığı dereler, o dere sularını kirleten unsurlar, denetimi, temizliği, arıtması sadece belediyenin işi değildir. Belediyenin borusu bu kadar olunca, kurulu soba da bu oluyor. Bilim insanlarını körfeze yığsanız da boru eksik boru…