Bir Pazar günüydü, İstiklal Caddesi’ndeki patlama sonrası çok kısa sürede kanlı görüntüler paylaşılmaya başladı.
Gazetelerde üzeri örtülü cesetler. Yaralılar. Feryat edenler. Gözyaşları. Caddeyi bir an önce terk etmek isteyenler. Ambulans, polis sirenleri…
RTÜK’ten anında yayın yasağı, internette de bant daraltma, sosyal medyaya erişim kısıtlaması!
6 canımız gitmişti, yaralı sayısı 80’i geçmişti.
İstanbul’un kalbi İstiklal’de resmi açıklamaya, sadece TRT, AA ve İHA’nın barikatlı alana alınması…
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan da “Türkiye’de huzur ve güven hakim. Türkiye, eski Türkiye değil. Bunu herkes böyle bilsin” açıklaması…
xxxx
Ama öyle bir görüntü vardı ki, o dakikadan beri gözümden gitmiyor…
Bir bebek arabası, devrilmiş! Yanında da bir suluk, bir de simit parçası…
Öyle derinden sarsıcı ki, göreni kahreden cinsten!
Tarifsiz bir keder içindeyim o andan beri.
Masum bir bebek ve katliamda devrilmiş arabası!
Canım yanıyor, boğazım düğümleniyor…
xxxx
Ve sonra hayatını kaybedenler, kimlikleri açıklanıyor tek tek; “İstanbul 1984 doğumlu Arzu Özsoy, 2007 doğumlu kızı Yağmur Uçar, 1988 Palu doğumlu Yusuf Meydan, 2013 doğumlu kızı Ecrin Meydan, 1982 Gümüşhane doğumlu Adem Topkara ve 1995 Rize doğumlu eşi Mukaddes Elif Topkara…”
Yazıyı kaleme alırken, KRT’de Zafer Arapkirli ‘Medyaterapi’sinde yakalanan kadın teröristin PKK/PYD bağlantılı Suriye uyruklu Ahlam Albashir olarak açıklandığını bildiriyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da saldırının olduğu noktadaki canlı yayında; yakalanmasaydı -özel olarak yetiştirilen- teröristin Yunanistan’a kaçırılacağını aktarıyor uzatılan mikrofonlara.
ABD’nin de taziye mesajını -kabul etmediklerini- de…
İstanbul Emniyet Müdürlüğü de bombalı paketi bırakan teröristin fotoğrafını paylaşıyor…
Bu arada İBB de caddedeki saksı ve bankları kaldırıyor hemen, tedbir amaçlı…
xxxx
Terör; insanlık suçudur, halk düşmanlığıdır! İstiklal’deki de hain saldırıdır!
Korku iklimi, panik havası, kaos yaratmayı amaçlar terör.
Hayatları karartır, akışı yok eder, umutları söndürür.
İnsanları, günahsız insanları yaşamdan koparmayı amaçlar.
Fakat’ı, ama’sı yoktur, olmaz, olamaz! Alçaklıktır!
Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun!..
xxxx
O bebek arabası… O suluk… O simit parçası…
Ne kadar doğru bilemiyorum; 9 yaşındaki Ecrin Meydan’a ait olduğunu yazıyor bazı haber siteleri.
Gözümden gitmiyor, kendime bir türlü gelemiyorum.
İçim acıyor, yüreğim paramparça…
Asla unutulmaz! Asla unutamam o bebek arabasını asla…
“Bugün kederliyim, beterim bugün…
Sesime ses değse çığlık oluyor…”
Akgün Akova’nın dizeleri geliyor aklıma;
“Çocuklar biriktirilir dokuz ay on gün,
Ömür boyu harcanmak için…”