Siyaset, yaşantının en zor işlerinden biridir. Ülkesi ve toplumunun geleceğine olumlu, çıkarlarını koruyarak yön vermek, özgürlük içinde kalkınmasını sağlamak, insan hakları ve adalet duygularını topluma benimsetmek, çağdaşlık çizgisini korumak siyasetçinin asli görevidir.
Siyasi partiler özellikle demokrasi ile yönetilen ülkelerde bunları gerçekleştirecek en önemli unsurlardan biridir. Vizyonu, bilgili, becerikli olan toplumunu tanıyan, çağdaşlığın gerektiğini yaparak yaratıcı kadrolara sahip olan partiler başarılı olurlar. Bu nitelikleri taşımayan, toplum çıkarları yerine kendi çıkarlarını ön planda tutan kadrolara sahip olan partiler ise ülke ve toplumlarını içte ve dışta olumsuz gelişmelerin girdabına sokarlar.
Dünyanın her yerinde geçerli olan bu evrensel kurallar Türkiye içinde geçerlidir. Siyaset yelpazesinin içerisinde inandığı ilke ve görüşler ile yer alan partilerimiz iktidar olabilmek için çeşitli yollarla görüşlerini topluma benimsetmek isterler. Bunun için en önemli unsur iletişim ve zamanlamadır. Bu partilerden biride CHP dir.1989 yerel seçim başarısını sağlayan kadrolar Erdal İnönü’nü Genel Başkanlıktan ayrılma sonrası Genel Başkan olabilmek için Ankara Belediye Başkanlığından ayrılan Murat Karayalçın ile Erdal İnönü karşısında 3 kez Genel Başkanlık yarışına girip kaybeden Deniz Baykal arasındaki rekabet, 12 Eylül darbesi ile kapatılan CHP nin açılması ile başlayan siyasi çekişme 1994 yerel yönetim seçimlerine yansımış iki parti adaylarının aldıkları oy toplamın çok altında oy alan MSP adaylarının ( Ankara’da Melih Gökçek, İstanbul da Tayyip Erdoğan) kazanmasına yol açmıştır. Bunun sonucu olarak Erbakan Başbakan olmuş,1999 genel seçimlerinde CHP parlamento dışında kalmıştır. 2002 seçimlerinde yeniden parlamentoya giren CHP kendini bir türlü toparlayamamış, kısır çekişmeler sonucu nitelikli kadrolar oluşturamamış (Turan Güneş gibi yönlendirici, politika üreten, Adnan Keskin gibi örgütçü, Hikmet Çetin, Erol Çevikçe gibi ekonomik ve sosyal politikalar üreten) halka dokunacak toprak reformu, köykent, vergi reformu, adalet, özgürlükler gibi politikalar üretememiş, umut verecek hedefler ortaya koyamamıştır.
İktidarın saptadığı gündem çerçevesinde cevaplandırma yarışına giren CHP, kendi politikaları ve hedeflerini anlatamamış Adnan Keskin’in 1989 yerel seçimler sürecinde ortaya koyduğu “Limon gibi sıkılmak” sloganı ile kazandırdığı seçimi örnek alarak lanse ettiği “Kırmızı Kart” olayını bu ortamı yaratan siyasi partilerin il, ilçe merkezleri önüne taşıyamamış tam bir iletişim ve zamanlama hatası yapmıştır.
Kamu oyuna yansıyan cumhurbaşkanlığı adaylık çekişmeleri görüntüsü, adı geçenlerin Dışında sanki başka aday yokmuş görüntüsü vererek “güveni” sarsmış, Erdal İnönü sonrası CHP sini düşündürür duruma getirmiştir.
CHP Türkiye’nin kurucu partisidir. Her kademede bir özeleştirini yaparak bu olumsuzluklardan kurtulmalıdır. Türkiye’nin CHP’ ye ihtiyacı var. Üreteceği politikalar, göstereceği hedeflerle geleceğin Türkiyesi’nin nasıl kurulacağını halka anlatması tek görevidir. Kısacası CHP gerçek bir Sosyal Demokrat Parti olduğunu göstermelidir.