Halihazırda 40 milyona yaklaşan vaka sayısı ve 1 milyonu aşan ölüm ile tüm dünyanın hastalık gündemini oluşturan Covid-19 pandemisi, diğer hastalıklara yönelik farkındalığı neredeyse ortadan kaldırdı. Artık Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık seçimlerinin sonucundan okulların açılmasına kadar her gelişme, insanlığın bu 200 nm (nanometrelik) mikroorganizma ile mücadelesinin başarısına bağlanmış durumda. Bir yandan Faz 3 aşamasında olan 30’u aşkın aşı çalışmaları umudumuzu artırırken, öte yandan kışın yaklaşması ile beraber semptom ve klinik seyri bu hastalıkla büyük benzerlik gösteren grip ve soğuk algınlığı benzeri hastalık mevsiminin yaklaşması ile beraber twindemik diye bahsedilen iki pandemi yükünün olabileceği endişesi uzmanların kaygılarını artırıyor. İngiltere Kamu Sağlığı Direktörü Prof. Dr. Yvonne Doyle, “Dünyanın, grip ve Covid19 gibi çifte bela ile uğraşması, tarihin göreceği en kötü senaryo olabilir” diyor.
Bu yazımda, pandemiye konsantre olan insanlığın diğer hasta gruplarına olan ilgisinin bir şekilde korunması üzerinde durmak istiyorum. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Covid 19’dan ölen insanların dokuz katını kanser hastalığı orijinli olarak kaybediyoruz. TUİK verileri bağlamında ise, ülkemize baktığımızda, her 5 ölümden birisinin kanser nedenli olduğunu görüyoruz. Gerçi, tarihte, bir çok hastalığa yönelik dehşet verici rakamlar hep dile getirilmiştir: Veba salgını, 1347-1351 yılları arasında, Avrupa’da 100 milyona yakın insanın kaybını tarihe kaydetmişti. Bugün pandeminin dünyadaki merkezlerden birisi olan ve vaka sayısı 7.7 milyona yaklaşan ABD’de, Covid19’a bağlı ölümler 200 binleri geride bırakmış durumda. Yine Amerika’da yıllık 1.806.000 yeni kanser vakası için tanı koyulurken yıllık kansere bağlı ölüm sayısı ise 606.000 civarında.
Dünyada her sene 14 milyon insana kanser tanısı konuyor, kansere bağlı hastalıklar yüzünden de 9.6 milyon kişi yaşamını yitirmekte. Ülkemiz için rakamlar sırası ile 148 bin ve 92 bin. Bu hastalık için küresel bazda yapılan harcamalar 2 trilyon dolara yaklaşmakta. Sürekli olarak vurgulanan erken tanı hayat kurtarır cümlesi, konu ekonomi olunca da önemini koruyor çünkü hedef gruplara yönelik yapılacak 1.1 milyar dolarlık erken tanı çalışmaları sonucu olası 100 milyar dolarlık tedavi harcamasını ortadan kaldırmanın mümkün olduğu hesaplanmış. Bu noktada önemli olan kansere yönelik bilincin artırılması ve farkındalık yaratılması. Artık eskiden düşünüldüğü gibi, kanser, refah düzeyi yüksek batılı ülke insanlarına özgü bir hastalık olmaktan çok uzak bir profilde. Hatta tam tersine, Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi gibi güvenilir kuruluşların yapmış olduğu istatistiki çalışmalar, artık dünya kanser yükünün büyük kısmını az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin taşımakta olduğunu kanıtlamakta. Dolayısı ile, zaten kaynakları yetersiz olan bu grup ülkeler açısından sosyal ve tıbbi maliyet tüm çıplaklığı ile ortada. Günümüzde, her üç kadından birinin ve her iki erkekten birinin yaşam süreleri içinde kanser ile karşılaşmaları beklenmektedir. Dolayısı ile bu oranlar, küresel anlamda epidemi veya pandemi terimlerinin kullanıldığı Covid-19 viral hastalık salgın durumlarına benzer bir durumu ortaya koymakta.
Bu konuyu, Ekim ayının meme kanseri bilinçlendirme ayı olması nedeni ile ele almak istedim. Kanser vakalarının artmasının en baskın nedenleri, demografik yapının yaşlı nüfus lehine yükselmesidir. Yani dünya nüfusunda yaşlı oranındaki artış. Kanser ileri yaşla riski artan bir hastalıktır. Yaşam süresinin artmasına paralel olarak, yaşlanmanın hücresel ve moleküler düzeyde yapmış olduğu hasarlar ve bağışıklık sistemi yetersizlikleri kanser için potansiyel bir durum oluşturur. Kanser oluşturan bir çok dış etkene, uzun yaşam nedeni ile daha fazla maruziyet riski artırmaktadır. Bugün, fast food tarzı beslenme kanser gibi hastalıklar için en önemli predisopazan faktörlerdendir. Kırmızı et ve yağ başta olmak üzere hayvansal ürünler, alkol ve gazlı içecekler modern hayatın getirdiği zehirlerdir . Kanserde, genetik geçiş oranının en yüksek olduğu tür meme kanseridir ve oranı %10-15 düzeyindedir, oysa sadece tütün ürünlerinin tüketilmesinin bile olumsuz etkilenim gücü %33’dür. Ayrıca, hareketsizlik, aşırı kilolar, hava kirliliği de en büyük tetikleyicilerdendir.
Ülkelerin giderek artan kanser olgularının bütçe yükleri için işbirliği yapması, kanserden korunma için küresel anlamda sigara, alkol ve obezite ile etkin savaş politikaların uygulanması ve bireysel farkındalığın arttırılarak risk grupları için taramaların yapılması öncelikli stratejiler olarak görülmektedir. Günümüzde ,tanı ve tedavi süreçlerindeki teknolojik gelişmeler ve erken tanı imkanları (immunoonkoloji, hedefe yönelik smart drug vs), kanseri, engellenebilir ve/veya kontrol edilebilir hale getirmiştir. Amaç, kanserin kontrol edilebilir ve kronik bir hastalık haline getirilerek yaşam süresi ve konforunu etkilememesidir.
Nihayetinde, uzun vadeli gelecekte,kanserin oluşum mekanizmalarının tamamen anlaşılması ve kansere bağlı ölümlerin bütünüyle ortadan kaldırılması sözkonusu olacaktır ama şimdilik Covid19 pandemisi ile uğraşırken, sadece Afrika’da bu salgın nedeni ile hastaneye ulaşamayan sıtma, verem ve AİDS tanılı vakaların 1 milyonunun maalesef kaybedildiğini unutmadan, corona dışındaki hastalıkların gündemimizde sürekli varolmasını sağlamalıyız.