“Lozan Konferansı’ndan memnun ayrılmıyoruz. Hiçbir dediğimizi yaptıramadık.”

Bu iki cümleyi duyan cumhuriyet düşmanları hemen ellerini ovuştururlar, 'Biz demedik mi?' derler herhalde. Ama hiç heveslenmesinler. Bu cümleler 101 yıl önce Lozan Konferansı'na katılan İngiliz Delegesi Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a ait. Devamı var: “Harap bir memleket alıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız? Para bir bunda var (Amerikan delegesini işaret ediyor), bir de bende var. Geleceksiniz para isteyeceksiniz. Diz çökeceksiniz. Reddettiklerinizin hepsini cebimden çıkarıp, size göstereceğim.'
Hiçbiri olmadı. Diz çökmedik. En zor dönemlerde yardım istemedik, Cumhuriyetin kazanımlarıyla başımız dimdik yolumuza devam ettik. Şımarık İngilizin tehditleri havada, reddettiklerimiz cebinde kaldı.
 

Şımarık İngilizle bitmiyor ki, bir de içimizdeki İngilizler var. Her türlü yalanı, iftirayı ürettiler. “Lozan'ın gizli maddeleri var. Yüzüncü yılda açıklanacak. Yasaklanan petrol ve madenler çıkarılacak. 12 Ada'yı Lozan'da kaybettik” dediler.
Cehalette sınır tanımadılar. Osmanlı döneminde 1911'de Lozan'ın Uşi bölgesinde imzalanan anlaşmayla 12 Ada'nın İtalyanın idaresine verilmesini görmezden geldiler, Lozan Anlaşması’na iliştirmeye çalıştılar.
Hiç utanmadılar. Bu cahillerden birisi yüzüncü yılda yeraltında bulunan Jelibon madeni de çıkarılacak diyecek kadar arsızlaştı. Tarihçi müsveddelerinden cehaletin dibini gördük. Geçen yıl, yüz yılı devirdik. “Nerede gizli maddeler? Nerede petrol, madenler” dedik. Pişkin pişkin sırıttılar.
Murtathan Mungan özetlemiş durumu: “Türkiye'de her şey olabilirsiniz. Tek şey hariç; rezil!”
Başta da söyledik dertleri Lozan değil. Sorunları Cumhuriyet, Atatürk devrimleri...
 

Gençlere ağır bir görev düşüyor; tarih kitaplarını okuyacaklar, araştıracaklar. Sahtekar tarihçi müsveddelerine inanmayacaklar. Lozan'ın öncesini, taraflarını, maddelerini ve sonrasını iyice öğrenecekler.
Atatürk'ün bu son derece önemli konferansa niçin bir diplomatı değil de son anda Dışişleri Bakanı yaptığı Milli Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet Paşa'yı gönderdiğini araştıracaklar. Konferansı izleyen Amerikalı gazeteci Armstrong izlenimlerini şöyle yazmış: “Bu kurul ülkenin bağımsızlığı için canını dişine takabilmiş, düşmanını yenmiş bir ülkeyi temsil ediyordu.”

İsmet Paşa'nın Lozan'da kurtlar sofrasında azgın emperyalist ülkelerle boğuşurken, can güvenliği tehdit altındayken gösterdiği üstün tavrın çok iyi bilinmesi gerekmekte. Sovyet delegesi Vorovski'nin Lozan'da İsviçreli faşistler tarafından öldürülmesinden sonra tehditler karşısında önerilere uymayarak otomobiline Türk Bayrağı asarak Lozan'da gezmesinin çok iyi analiz edilmesi gerekmekte. Paşa o kargaşa içinde görüştüğü Türk gençlerine de şöyle diyor;
“Ulusumuzun geleceğine doğru ve yürekten güveniniz. Kendinize ve yarınımıza güvenerek çalışın. Sizler bizden daha ağır görevlere adaysınız.”
Ulu Önder Atatürk de Nutuk'ta Lozan'ı şöyle tanımlamakta: “Bu anlaşma, Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr anlaşması ile tamamlandığı sanılmış 'Büyük Suikast'ın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir.”