El Aswani, Mısırlı bir diş hekimi. Hüsnü Mübarek rejimini yüksek sesle eleştiren ve Yakupyan Apartmanı gibi dünyanın en çok okunan -filme alınan- kitaplarından birini yazmış olan Aswani, toplumsal gerçekçi bir yazar. 90’lı yılların Mısır’ında farklı insanların bir araya geldiği bir apartmanı anlatırken, arka planda dönemin sosyal yapısından söz ediyor…

Onun bir başka romanı da Diktatörlük Sendromu! Kitapyurdu’dan çıktı…

TÜRKİYE ve MISIR’DA DİKTATÖRLÜK

El Aswani, liderlerin diktatörlüğe evrilme potansiyellerini inceleyerek bunun neden ve sonuçlarını irdeliyor. Toplumların bu liderlere nasıl bağışıklık kazandığını anlatarak diktatörlüğün üç hedefi olduğunu söylüyor:

İlk hedef, “Suya sabuna dokunmayan”, tüm yaşamı işi ve ailesinden ibaret olan, korkak ve sıradan insanların bulunduğu bir toplum yaratmak! Çevresindeki adaletsizliğe kulaklarını tıkayan; cezaevi, işkence ve öldürülme korkusuyla sinmiş- hele de çocuğunu bir işe sokmuşsa- teslim olmuş insanlar!

Diktatörlüğün ikinci hedefi, Komplo Teorileri ile iktidarını pekiştirmek. Bu sayede demokrasiyi sürekli olarak erteleme şansı bulan diktatör, otokrat veya baskıcı olduğunu asla kabul etmez. Sürekli, ülkenin büyük bir tehlike altında bulunduğunu öne sürerek, “ülkenin bekası!” sözlerine sığınırlar. Eğer diktatör olağanüstü önlemler almazsa durum korkunç olur!

Yani ülkede çoğunlukta bulunan ortak (veya korkak) akıl, komplo teorileriyle bulandırılarak gerçeklik yok edilmeye çalışılır.

Üçüncü diktatörlük göstergesi ise, Faşist Zihniyetin Yayılması. Nazi Almanya’sı ile Stalin Rusya’sında olduğu gibi, bütün çalışmalar; herkes için geçerli tek görüşün dayatılması esasına dayanır.

TÜRKİYE ve MISIR

Aswani, bir ülkenin diktatörlükle yönetildiğini gösteren dördüncü belirti olarak da Medyanın Ele Geçirilmesini gösteriyor. Bugünkü diktatörlerin ana hedefinin bağımsız haber kaynaklarını ele geçirmek olduğunu anlatırken buna iki örnek veriyor; Nasır’ın Mısır’ı ve Erdoğan’ın Türkiye’si!

“Eğitim, kültür ve medya alanlarında tüm kontrolü elinde tutan diktatör, taşıdığı faşist zihniyeti -bir mikrop gibi- toplumun tüm katmanlarına bulaştırır”, diyor Aswani!

ÇAVUŞESKU’NUN SARAYI

Yıllar önce Bükreş’e gitmiştim. Diktatör Çavuşesku’nun yaptırdığı inanılmaz sarayı görünce, diktatörlerin ruh hastalığı düzeyine varan, saraylar yapma psikolojisini düşünmüştüm. Elbette, bunun bir gün bizde de olacağını düşünemezdim.

“İtibar” sözcüğünü, kendi sarayları, kendi uçak filoları ve büyük cezaevleri yapmakla özdeşleştiren diktatörler keşke biraz da Gönül Sarayları yapabilseler…