Bolu 2. Komando Tugay komutanlığı…
Bildiğin "Rambo Okulu"…
1965'te kuruldu.
1974 yılında, yetiştirdiği yiğitlerle Kıbrıs Harekatı'nda görevlendi.
Girne’yi kurtardı, Türk bayrağını dikti…
"TSK, Üstün Cesaret ve Feragat Altan Madalyası" sahibi oldu.
Yakın dönemde dahil sonradan dağlardan inmedi. PKK’nın bir numaralı korkulu rüyasıydı...
O sıralarda, TSK Harp Akademisi'nden 1969 mezun olmuş bir başka asker hızla yükseliyordu.
1974’te Kıbrıs Türk Alay Komutanlığına Albay rütbesiyle atandı.
Kıbrıs’ta Yunan Alayı’nı imha etti.
Dört yıl sonra…
1978’de Tuğgeneral olarak “Rambo Okulu”nun başına geçti.
Yani Bolu 2. Komando Tugay Komutanı'ydı.
Hayatı bu tarihten sonra PKK ile derin devlet ve emperyalist dış güçlerle savaşmakla geçti.
Jandarma Genel Komutanlığı’na kadar yükseldi. Çok derin bilgilere sahipti…
17 Şubat 1993'de içinde bulunduğu King Air tipi uçak şaibeli şekilde düştü, şehit oldu.
Adı “Rambo Okulu”na verildi.
Adı Eşref Bitlis’ti…
Sadece Eşref Bitlis değil, vatan savunmasına koşan onlarca er-erbaş,
Profesyonel asker, Bolu 2. Komando Tugay komutanlığında yetişti…
Şehitler ordusuna katıldı.
…..
Filmi hızlı saralım.
15 Temmuz oldu.
Gözler hükümete çevrildi. OHAL İlan edildi.
Hükümet doğru olduğuna inandığı kararlar aldı.
FETÖ örgütü aslında 40 yıldır ağaç kurdu gibi sarmıştı devleti.
Silahlı Kuvvetlere sızmış bu asker üniformalı, belki de dünya tarihinin en büyük hainleri,
Aslında darbe dedikleri şeyi orduya yapmışlardı.
Bu dış güçlerin, özellikle Amerika’nın Türk Ordusu’nu zayıflatma, yok etme çabasına maşa olmaktı.
Çünkü 2014 verilerine göre Türk Ordusu dünyanın 8. Büyük askeri gücüydü.
1990’lardan itibaren yaşananlar hızlıca izlenince parçalar yerine oturuyordu.
Eşref Bitlis’ten, çuval geçirme hadisesine, Ergenekon, Balyoz, Casusluk davasına kadar her şey…
"Survivor"lar, "Çarkı felekler" gösterimlerinde uyuyan halk,
15 Temmuz gecesi F-16'ya süpürge fırlatıp,
"Gel lan buraya" diye haykırıyor, darbeyi önlemeye çalışıyordu.
Aslında vatanperverlik gösterisi olmakla birlikte darbeyi önleyen,
Yine Ordunun içerisindeki vatanseverler olmuş,
Bu hareket halk tepkisiyle pekişerek, demokrasi geri alınmıştı.
Yıpranan ordu dayak yemeye devam etti, hatta ediyor…
Askeri okulların kapatılması kararı çıktı.
Alınan kararlardan bir tanesi de askeri birliklerin derhal kentlerin dışına çıkarılmasıydı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, zaten yaklaşık 30 yıldır zayıflatılmaya çalışılıyordu.
Belki de en üstün sonuç 15 Temmuz’da alındı.
Yüzlerce sivil şehit ve yaralı, demokrasi tarihimize, şehit kanıyla yazılmış bir zafer olarak yazıldı.
Bu zafer demokrasi adına zaferdi ama bıraktığı izler ve TSK açısından tarihin en ağır yarasıydı.
….
Geride yüzlerce sivil-asker ve şehit vardı.
Ve askeri kışlaların şehir dışına çıkarılması kararı geldi…
Boşalan arazilere çevrilen gözler ve akıllardan, uzaylı projeler çıkmaya başladı.
Bombayı Bolu Belediye Başkanı patlattı…
Tarihi, şehitlerle, üstün hizmetlerle dolu 2. Komando Tugayı artık Bolu’da istenmiyordu.
Bolu Belediye Başkanı tarihi projesini söyledi;
"Tugay arazisine DİSNEYLAND yapmak istiyoruz"
Tarih 8 Ağustos 2016…
Onlarca demokrasi şehidi varken yas tutmayı bile becerememişiz, ona mı yanalım?
Yoksa ileri görüşlü proje mucitlerinin tasarımlarına mı?
Bu mudur yani ?
- Komando Tugay Komutanlığı’nın Eşref Bitlis Kışlası yerine DİSNEYLAND…
Torunlara bırakacağımız tarihle övünüyorum…(!)
Misal yer Bolu-Disneyland … Tarih 2023…
….
- "Bak dedecim;
Bu böğüren ördeğin olduğu yerde Komando yetiştiriyorduk eskiden… Savaşçılar…
Vatan savaşçıları, komandolar…"
- N’oldu sonra dedecim?
- "Amerikalıların parmağı vardı galiba bi şeyler oldu"
- "Disneyland kimin dedecim?"
- ……
- "…..Amerikalıların…dedecim"
- "Niye gözlerin doldu ki dedecim…? Eğlenmeye gelmedik mi?"
- "Bizde böyle dedecim… Ne zaman eğleneceğimizi, ne zaman ağlayacağımızı bilmeyiz pek
Hadi sen varyemez amcayla fotoğraf çektir…"
…..
Affet bizi tarih... Affet bizi Eşref Bitlis, affet bizi komando okulunun yiğit şehitleri…
Ederseniz tabi…
***
DAYANIŞMA NE ZAMAN LAZIM ?
Şimdi bana "Fantezi yapıyor" deyip tepeden bakacaklar…
Hatta alay eden bile olabilir…
Olsun…
….
İzmir’in Kanal 35 televizyonu kapandı.
İçinde 50 adet gazeteci, teknik eleman, kısacası yayıncı vardı.
Bu kardeşlerimizin bir bölümü "Rahmetli Yeni Asır TV"de çalışırken,
Bir gün televizyonlarına geldiler, her gün kapıyı açan elektronik kart kilitlenmişti.
Çekmecelerine dahi ulaşamadan, işten kovulmuşlardı. Çünkü televizyon kapanmıştı.
Sanıyorum şimdiki A Haber olmuştu.
Sonra bir kısmı burada, Kanal 35’te iş buldular.
Televizyonun sahibi FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alındı.
Oysa bizler bu 50 genç meslektaşın en az 35’ini yakından tanıyorduk.
Diğer 10-15 kişi de çok gençtir, ondan böyle yazdım.
Şimdi bu kardeşler yine kapı önüne koyuldu.
Bu ortamda tazminat yok, ihbar yok…
Bu insanların ay başında ödemesi gereken kirası, taksiti, eve götürecek mama parası yok…
Nasıl olacak şimdi?
Madem devlet, kendini korumak için patronu aldı, mallarına el koydu, çalışanlar ne olacak?
Öyleyse;
- Proje;
Bu 50 personel devlete yerleştirilmelidir…
N’oldu bozuldun mu?
Zamanında, yakın geçmişte Anadolu Ajansı’nda olanları bütün basın bilir…
Kimler nasıl emekli edildi, yerlerine kimler ne kadar maaşla getirildi bilinir.
E, getiren götüren sağ olsun kendisi de "Ahmak"lıktan falan söz ediyor ya…
Şimdi aynı operasyon burada da olmamalı mı?
Ya da günahsız kanal 35 çalışanlarından bir ikisi üçü, neyse kurtarılamaz mı?
Niye tokatı bu çocuklar yiyor acaba?
- Proje;
Mesleğe uygun ikinci mecra TRT…
Bir spiker abiye ayda 250 bin verebiliyorsan,
Yine bir programcıya program başı 125-200 bin arası bütçe çıkarabiliyorsan,
İnan o paranın yarısına bu çocukların hepsini kurtarırsın…
Beğenmedin mi?
Yetişmiş eleman, masum, mesleğin köleleri bunlar…
Niye tokatı basıyorsun?
- Proje;
Gazetecilik hele İzmir'de iyice çöktü.
Yalaklanmayı bilmeyen, siyasi girdaplara katılmayan herkes patır patır dökülüyor…
Ama en azından Cemiyet’in iyi niyetli ricalarıyla belki birer ikişer gazetelere, ajanslara yerleştirilebilirler…
Hatta belediyelerin basın birimlerine…
Cemiyetin ana görevi olmasa da niyet niyettir… 5’ini yerleştirsek fena mı olur ?
Hele sendika?
Ne zaman el ele verecek ve tribünden izlemeyi bırakacak acaba…?
Bugün okumuş genç bir eczacı, misal gıda mühendisi, en kötüsü diplomasını kiraya veriyor.
Eczacı diploman olmadan eczane açamazsın …
Bizimkilerin diploması kese kağıdı olmuş herkes izliyor…
Canı sıkılan gazeteci oluyor.
Biz içimizdekileri biliyoruz.
Hadi kalkın kurtarın bu ana-baba evlatlarını, meslek neferlerini…
Yeter ya…
Dayanışma ne zaman lazım?
Belediye başkanı, milletvekili bilmem ne olacağın zaman mı?
Yoksa;
Öbür dünyada mı ?
***
YAT AŞŞAĞI
Valla kardeş, biraz da patron gözlüğü takacağım…
Başına bu kadar badire gelmiş ve ayakta durmayı bilmiş milleti alkışlamak lazım.
Yine bayram geliyor…
Tatili patlatır hükümet.
Misal 2016 yılı.
Yıl çeker 365 gün.
104 gün Cumartesi-Pazar. Düş aşağı.
5 milli bayram ekle düştüğüne.
23 Nisan, 1 mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi…
1 gün de yılbaşı.
5 gün kurban (cumartesi-pazarları yukarı ekledim 9 gün toplamı)
5 gün şeker bayramı.
Ver elini minimum 15 gün senelik izin.
Bi topla; yaptı yılda 135 gün tatil…
Çalıştığın gün sayısı 230.
Yani yılın üçte ikisi çalışıp, üçte biri yatıyoruz…
Hakikaten büyük memleket…
Yat aşağı, ver başağı…
Hayırlı işler, bol güneşler…
Nasıl büyüyoruz çalışmadan, üretmeden?
Bilemedim…
Fiziğin teoremlerine aykırı…
Adaaam sen de yat aşağı yat…
DELİ ZİYA;
"ALLAH YÜRÜ YA KULUM" dedi, arabayı sattım…
(Ne espri patlattım be... 2 ölü 5 yaralı…)