Düşünün; insanların zorbalıklarından, negatif enerjilerinden, hırslarından, trafikten, hava kirliliğinden, görgüsüz, kaba, nobran komşularınızdan, kaostan kaçmak için gidip bir sahil kasabasına yerleşiyorsunuz.
Marmaris Bozburun'da, doğayla iç içe sessiz, sakin, huzur dolu bir hayata kavuşuyorsunuz.
Denizle, hayvanlarla iç içesiniz.
Bir de üzerine dünya güzeli bir bebeğinz oluyor. Mutlu ailenizin nüfusu artıyor.
Üç tane iyi huylu, uyumlu, barışçıl güzel mi güzel köpeğe de sahipsiniz.
Üçü de çok iyi çocuklar ama içlerinden bir tanesinin yeri biraz daha farklı.

***

O, yelken sporuna gönül vermiş sahibiyle beraber denize açılmayı, denizde giden her türlü tekne, kayık, sörf, tahta parçası ne olursa, üzerinde bulunmayı, Güney Ege'nin mülayim denizinde bilge bilge, öyle uzaklara dalarak gezmeyi çok seven şahane bir köpek.
Edhem ve Tanem Dirvana'nın göz bebeği. Adı Django.
Tanem'in doğumundan sonra her gece bebeğin kapısında yatan bir can yoldaşı.
İşte böyle kendinize küçük bir cennet yaratmışken, yakınınıza cehennemin karanlık köşelerinden kötücül bir ruh gelip yerleşiyor.
Ve bu olağanüstü güzel tabloyu sonsuza kadar etkileyecek bir katliam gerçekleştiriyor.

***

Geceleri alkol aldıktan sonra coşup havaya ateş açma gibi bir eğlence anlayışı var bu varlığın.
Doğal olarak komşuları tedirgin ve rahatsız oluyor.
Tüm uyarılara rağmen bu hastalıklı eğlence anlayışından vazgeçilmeyince jandarmaya şikayet ediyorlar.
Vay sen misin eden?
Bu şikayetin karşılığı olarak işte böyle vahşi bir intikam seçiyor o varlık.
Tavuk etlerine bulabildiği en güçlü zehiri enjekte edip Django ve arkadaşı Pamuk'u yanına çağırıyor.
7 düvelle barışık bu iki güzel çocuk sevinçle, kuyruk sallaya sallaya gelip yiyorlar zehirli tavukları.
Sonrasını hayal bile edemiyorum. Ama o güzel ailenin o iki asil üyesinin, Tanem ve Edhem'in kucaklarında çırpına çırpına can verdiklerini duydum ve o günden beri kendime gelemiyorum.
O kötücül varlığın yine ceza almadan salıverilmesi ise işin diğer yürek kavuran kısmı.
Çünkü hayvanlar yasalarca hala "can" değil "mal" olarak kabul ediliyor.
Bir hayvana işkence yapmak, katletmek hala "suç" değil "kabahat" sayılıyor.
Şimdi söyleyin bana sizce bu hazin hikayede kim mal, kim can?
Ve nasıl soğuyacak içimiz?
Bu ülkede havaya ateş açmak gibi sığ zevkleri olan, hayvana işkence ve tecavüz etmeyi, zevk için katletmeyi alışkanlık edinmiş karanlık, şeytani ruhlarla nasıl mücadele edeceğiz?
Bizleri, canlarımızı bu vahşilerden kim nasıl koruyacak?

***
Katil sayılmalı

oncel--2Sevgili Tanem'in bu vahim olaydan sonra sosyal medya hesabında paylaştığı o fotoğraf ve o yazı:
"Benim için bu, dünyanın en güzel karesi ve korkunç bir adam bizden bunu aldı! Alabildi!
Artık yeter! Bu insanın benim oğlumla büyüyeceğini hayal ettiğim Django'muzu ve Pamuk'umuzu elimizden almaya, onları vahşice katletmeye ne hakkı var?
Ve maalesef en acıklısı nasıl bunun hak ettiği ölçüde bir cezası olmaz?
Dilerim ki Django ve Pamuk'un kaybı, hayvan dostlarımızın haklarının gerçek korunduğu bir yasanın yürürlüğe girmesine vesile olur.
Biz bunun için elimizden geleni yapacağız.
Son yıllarda sıkça tartışılan ancak henüz bir sonuca varılmamış olan hayvan haklarının gerçekten korunduğu bir yasa teklifinin kabul edilmesi için hep birlikte çalışmalıyız.
Kuşkusuz Django ve Pamuk geri gelmeyecek. Tıpkı sayısız masum dostumuz gibi. Ama en azından artık hayvanlara yapılanların bir cinayet, yapanların da cani ve katil olduğu kabul edilir."