Betonların arasında sıkışmış şehirlerimizde doğaya hasret yaşıyoruz. Kent insanının ağaca, yeşile özlemi her gün daha da büyüyor.

Parası ve imkanı olan kentlilerin kırsala göçmesi; olmayanın da “bir bahçeli evim olsa keşke” diye hayallere dalması da bundan.

Bir dikili ağacım bile yok”tan “bir ağaç dikecek yer bile yok”a doğru hızla ilerliyoruz.

Biz yeşile, ağaca bu derece hasretken bir de sokaktaki hayvanları düşünün.

Küçücük bir toprak parçası buldu mu sevincinden ne yapacağını şaşıran köpekler görüyorum. İlk başta komik gelse de tırmanacak ağaç bulamayıp bir çalının tepesine tünemiş kedilere rastlıyorum.

İnşaatların önüne yığılan kumlara büyük bir keyifle tuvaletlerini yapıyor sokak hayvanları; çünkü her yer beton, asfalt, taş. Buldu mu affetmiyor anlayacağınız!

Biz böylesine doğayı özlerken, hayvanların da aynını hissettiğini farketmiyoruz.

Apartmanlarımızın bahçelerine girmesinler istiyoruz.

Parklara gelmesinler diyoruz.

Kültürpark gibi İzmir'in göbeğinde toprağın, ağacın, çiçeğin bulunduğu nadir bir alanda yaşayan hayvanların bile orada barınamaması için çalışanlar var!

Tüm canlılar doğanın bir parçası. Bizim kadar onların da hakkı toprağa basmak, bir ağacın altında yatmak. Grinin azalıp, yeşilin çoğaldığı; insanların hayvanlarla yeniden dost olduğu bir dünya ne güzel olurdu...

BALKONDA BELGESEL

Son iki haftadır sabahları erkenden martı çığlıklarıyla uyanıyorum. Karşı apartmanın çatısını mesken edinmiş bir martı ailesi var.

10-12 kadar martı her sabah erkenden apartmanın çatısında çığlık çığlığa dönmeye başlıyor. Ben de onları izliyorum dikkatlice. İlk andan beridir “sanırım yavrular var” diye düşünüyordum.

Geçtiğimiz gün sonunda yavrular piyasaya çıktı. 3 tane tombul martı yavrusu. Henüz kırçıllı kahve-beyaz renkteler. Yaşları büyüdükçe tüyleri pırıl pırıl olacak; gri kanatlı, beyaz gövdeli, sarı gagalı büyüklerine benzeyecekler.

Sabah erkenden uçuş dersleri başlıyor. Tüm aile yavrulara uçmanın inceliklerini anlatmak için seferber oluyor. Anne martı yavrularla çatıda duruyor genellikle.

Babalar, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler çatıya iniş yapıp sonra kanatlanıp uçuyorlar. Ardından başlıyorlar çatının tepesinde dönmeye. Anne martı arada yavrularını çatının eğilimli kısmından aşağı yürütüp onlara cesaret vermeye çalışıyor. Henüz yavrular çekimser. Uçmayı deneyen olmadı. Bazen annenin sabrının taştığını da hissediyorum, gülmekten kendimi alamıyorum.

Anlayacağınız balkonda canlı belgesel var. Bakalım ne zaman uçacaklar.