Hayatın başka güzelliklerini göremiyorlar.
Varsa yoksa uçkurları.
Aslında yanlış oldu... Durun düzelteyim... Belli bir yaştan sonra dertleri seks de değil aslında.
Genç bir kadın tarafından hala beğeniliyor olma, flört edilmeye layık bulunma duygusunu seviyorlar.
Biraz da bu tabloyla çevrelerine hava atmayı.
Ceplerinde beş kuruşları, bilinen bir isimleri olmasa o yanlarına yanaşan kızların, yüzlerine bile bakmayacaklarını onlar da biliyorlar ama olsun... Karşılıklı oynanan bu oyundan kimsenin bir şikayeti yok.
***
Beğenilme, takdir görme, onaylanma duygusu sadece erkekler değil kadınlar içinde çok önemli.
Hepimiz için geçerli yani...
Bu yüzden sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflara dakika başı bakıyoruz ya! Kaç 'like' geldi??!!
Hele hele yeni başlayanlar için bu like meselesi daha da önemli...
Oysa o beğenmelere doyamayanların birçoğu bariz yalan söylüyor.
Tövbeler olsun kadın bir fotoğraf koyuyor mesela, olacak iş değil.
Rüyanda görsen kan ter içinde uyanırsın. Ama altına yazılanlara bakıyorum sanki saba melikesi Belkıs.. Canım ne kadar güzelsin, ay bebek gibisin, maşallah hiç değişmemişsin...
O da inanıyor bu yazılanlara... Çok teşekkür ederim o sizin güzelliğiniz, diyor...
Böyle karşılıklı tiyatrolar sürüp gidiyor.
***
Peki mahzuru var mı? Yok!
Ben sosyal medya üzerinden sosyalleşmeyi son derece eğlenceli bulanlardanım.
Ne çok ciddiye alıyorum ne de küçümsüyorum.
Karşılıklı herkes birbirini ponpohluyor işte ne güzel!
Bu konuda sadece ünlülerin işi zor.
Bir grup çok afedersiniz tuvalete bıraktıklarının fotoğrafını çekip koysa "Ayy ne güzel etmişsin" diye yazacaklar var... Bir de hem takip edip hem de yorumlarıyla nefret kusanlar...
Burnun çok iğrenmiş, gözlerin şaşı mı senin?, kız arkadaşın çok çirkin, kocan tam bir mal... Yazıyorlar da yazıyorlar.
Onlar hayata çemkirmeye gelmiş, hiç sevilmemiş tipler.
Mazur görüp görmezlikten gelmek en güzeli.
***
Ben yazıya başka bir konudan girdim, mevzu nereye geldi böyle, ben de anlamadım.
Haldeki domates fiyatlarına geçmeden bu bölümümüzün sonuna geleyim en iyisi...
Kafam dağınık bugünlerde, ondan oluyor bunlar, desem de inanmayın çünkü ben yine diyete başladım.
Yani bu ara yazılarda bir şuur kayması olursa sebebini bilin.
Neyse efendim, kısaca beğenilme, onay görme isteğimiz 1000 yaşına kadar da yaşasak hiç geçmeyecek gibi görünüyor.
İçimizdeki çocuk sürekli beni sev, beni seç, beni beğen diye bağırıp duruyor.
Susturmaya çalışmayın hiç... İstesin o çocuk... Yalandan da olsa şımartılmak güzel şey!
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
AÇ AMA ZAYIF ÖLDÜ

Evet, diyet yapınca benim gerçekten sadece gözümün değil, beynimin de feri sönüyor.
Bana mahsus bir durum da değil bu.
Hele obezite sınırından dönüp, filinta gibi olan ünlülere bir dikkat edin.
Yüzlerinde bir yorgunluk, bir mutsuzluk, bir ışıksızlık...
Bir de merak ediyorsunuz değil mi? Birkaç ayda nasıl o kilolara iniyorlar diye...
Çünkü onlar bütün bir yıl boyunca "Haydi bakalım dışarı!" komutuyla her gün kilometrelerce yürütülüyorlar.
Çünkü kendi başlarına yürüyemiyorlar!
Çünkü her öğün önlerine özel hazırlanmış yemekleri geliyor.
Yemek dediğim de işte haşlanmış sebze, yeşillik vs.
Sonra tabii çabucak zayıflıyorlar.
Gel gör ki zayıf ama bir o kadar da sağlıksız görünüyorlar.
Söz konusu yöntemle zayıflayanlar daha ilk bakışta anlaşılıyor.
Yüzlerinin ışığı sönüyor çünkü. (Beni yürüten, sabah-öğle-akşam önüme yemeğimi, çimen suyumu koyan yok ama dediğim gibi bende de ışık sönüyor. Ama beni zaten 'diyetteyim' kelimesi bile yeteri kadar geriyor.)
Bir iddiaya göre bu ünlülerin çalıştıkları diyetisyenler, müşterilerinin önlerine getirdikleri yemeklere metabolizma çalıştırıcı ilaç ezip koyuyormuş.
Gece acıkmasınlar, erkenden uyusunlar diye de akşam öğünlerine uyku ilacı!
Benim duyduğum bu...
Ama zaten bu tür dedikodular yayılmasa da işin içinde bir tuhaflık olduğu, bir anda zayıflayan o kadınların yüzüne bakınca ortada.
Tabii gel de sen bunu bize anlat.
Zayıflamak, fit görünmek, genç kalabilmek için yapmayacağımız şey, deneyemeyeceğimiz yöntem yok.
Ölelim de, zayıf ölelim...
Amaç bu!
Tutmayın bizi zayıflayacağız...
Aleme güzel görüneceğiz diye üç günlük ömrümüzü diyetlerle, platesle, ne idüğü belirsiz diyetisyenlerin ne idüğü belirsiz yöntemleriyle harcayacağız.
Ayhh! Kan şekerim düştü, getir oradan getir, yağsız, şekersiz, unsuz kurabiyeyi getir!