“Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı”
diyordu Nazım…
İki haftadır, sağ kesimden politikacıların ve iktidar sözcüsü bir İzmir gazetesinin bir bardak suda kopardığı fırtına, bana büyük şairin bu dizelerini anımsattı… İzmir’de dördüncü kez düzenlediğimiz ve bu yıl uluslararası boyuta taşıdığımız İzmir Mizah Festivali’nin on günlük programının dokuzuncu günündeki “Dünya Karikatüründe Toplumsal Eleştiri ve Mizah” söyleşisini hedef alan karalama kampanyasına ilişkin birkaç söz söylemek istiyorum. Gazeteciliğin en temel kuralını çiğneyerek, suçladığı tarafa söz hakkı tanımayan bu gazeteye cevap vermeye hakkım vardır sanırım, söz konusu festivalin yönetmeni olarak…
Gazetenin günlerce manşette sürdürdüğü kampanya, hedefe İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i koymuştu. Başkanı yıpratmak için yalanlara başvurmaktan çekinmeyen AKP ve MHP’li politikacılar, Mizah Festivali’nin söyleşisine katılacağı açıklanan iki karikatüristi gerekçe gösteriyorlardı bu yeni saldırılarına… Karikatüristlerden biri, Le Monde gazetesinin ünlü çizeri Plantu, diğeri de İsrailli çizer Michel Kichka idi. İki karikatüristin ortak noktası, ‘Barış İçin Karikatür’ adlı uluslararası platformun üyeleri olmalarıydı. Onları “İslam ve Türk düşmanı” olarak tanıtabilmek için kullandıkları karikatürlerden birinde, intihar yelekleri diken Işid’li kadınlar vardı. Bunu çizen karikatüristi ‘İslam düşmanı’ olarak yaftalarken hangi İslam’ı savunuyorlardı? Peki ya, iki çizerin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eleştiren karikatürleri var diye, ‘Türk düşmanı’ olarak nitelendirilmelerine ne demeli? Dünyanın hiçbir lideri eleştiriden muaf değildir. Bizimki dahil…
Söz konusu iki karikatüristin İzmir’e davet edilmediğini, onlara herhangi bir ücret ödenmediğini bile bile, yalanlarını, kamuoyunu kışkırtma çabalarını sürdürdüler. Plantu ve Kichka’nın yanı sıra, sekiz ülkeden (ABD, Tunus, Hollanda, İtalya, Tayland, Burkina Faso, Hollanda, Japonya’dan) birer karikatürist daha yer alıyordu bu söyleşi programında. Program moderatörü olarak belirlediğimiz değerli çizer İzel Rozental hepsiyle söyleşileri gerçekleştirmiş, kayıtların çevirileri yapılarak, programın altyazıları hazırlanmıştı. Keşke köşemin sınırları imkan verse de, söylediklerini burada paylaşabilsem. Hepsinin (Plantu ve Kichka dahil) ortak duygusu, Türkiye’ye ve Türk insanına duydukları özlemdi. Hepsi de çeşitli defalar ülkemize gelmiş, sergilere, jürilere katılmıştı. Onları “Türk ve İslam düşmanı” diye karalayanlar bal gibi biliyordu, duvarına Plantu karikatürü asan AKP’li Bakanı da; Plantu’nun sergisini gezen Başbakan yardımcısını da... Ama, yalan söylemekten ne zaman geri durdular ki… “İhanetin Mizahı Olmaz”, “Düşmandan mizah öğreneceksek vay halimize” manşetleri birbirini izledi…
Moderatörümüz, on karikatüristi belirlerken farklı kültürlerden çizerler olmasına özen göstermişti. Hepsinin programın iptalinden duydukları üzüntüyü anlatamam… Buna rağmen, şu ana dek bu olayın üstüne gitmediklerini biliyorum. Herhalde, Türkiye’ye ‘düşman’ olsalar, ellerine daha iyi bir malzeme verilemezdi… Kışkırtmaların, tehditlerin asıl amacının İzmir’in sosyal demokrat belediye başkanını yıpratmak olduğunu anlamışlardı. Siyasal iktidarın esas amacının gündemi değiştirmek olduğunu da…
Ana akım medyanın, bu karalama kampanyası karşısında üç maymunu oynamasına şaşırmadık elbette. İfade özgürlüğünün savunulması, çoktandır terk ettikleri ilkeler arasında… Aydınlarımızın bir kısmı da, ne olur ne olmaz, milliyetçilerin hassasiyetine halel gelmesin deyip, sütre gerisine yatmaya pek alıştı… Oysa, biraz zahmet etseler, hedefe konan karikatüristlerin İslam düşmanı olmadığını, Charlie Hebdo çizerlerinin ayrıştırıcı, bölücü çizgisine karşı çıktıklarını, Türk düşmanı falan da olmadıklarını öğreneceklerdi. Belki de, korkuydu onları eylemsizliğe iten… Sanata düşman bir zihniyetin neler yapabileceğini bilmeleri…
Ne demişti Nazım:
“Sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman.”