Amatör ya da profesyonel müsabakalar oynanmıyor memleketimizde... Daha doğrusu resmi ya da gayri resmi hiçbir şekilde bir spor faaliyeti yok! Ve bu durum, dünyanın, neredeyse bütüne yakınında böyle… Ha, Belarus diye bir ülke var. Az kuzeyimizde kalıyor; Ukrayna’nın hemen üzerinde… Orada maçlar oynanıyor ama bize ne elin Belaruslu’sundan…
‘Yorumlayacak sportif mesele kalmadı’ya getireceğim sözü… Varsa, yoksa corona ya da covit 19…
Pek meşhur bu terimler bu ara! Ben de son haftalarda, bu kanalı kullanıyorum…
Bu bela başımıza geldi geleli, normal yaşantımızdaki birçok şeyden eksik kaldık. Evlere istiflenmek suretiyle park, bahçe görememek, deniz havası ile engin gökyüzünü kucaklayamamak, balık tutamamak, dilediğince alış-veriş yapamamak, rahat rahat hastaneye bile gidememek…
Spor ya da sportif aktiviteler mi? Onlar zaten asıl konumuz!
Ama bir de tüm bunların dışında, yaşamsal bazı ihtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz için gerekli bir çabamız vardı, kimileri için şimdilik, hala var; o da işimiz, gücümüz… Yani çalışmak… Eve, ekmek götürmekten bahis vuruyorum. Ama yarın ne olur bilemiyorum?
Eve ekmek götürme konusunu, spor dünyamıza indirgeyelim ve gelin beraberce tartışalım;
Spor dünyası para kazanabiliyor mu?
Elbet ki ülkemdeki birçok farklı iş grubu aynı ya da yaklaşık olarak benzer durumda… Yani eve ekmek götüremiyor. Ancak normal şartlarda fazla kazanan profesyonel sporcular ve onların çalıştırıcıları ya da teknik ekibi bu kazanamayan grubun dışında tutmak istiyorum. Onların sosyal sınıf farklılıkları ve ekonomik düzeyleri, sadece ülkemizde değil, tüm dünyadaki sınıf farklılığının en büyük örneklerinden… Kaldı ki bu durum, oyuncu ya da çalıştırıcının ya da bu sistemden nemalanan herhangi birisinin değil, sistemin hatası… Ve çok başka bir tartışma konusu… Bu nedenle de onların evlerine ekmek girmeye, uzun bir süre daha devam edecek!
Biz, amatörlere, amatör branşlarda oynayana ve çalıştırana bakalım. Bir kısım amatör sporcuların, spor nedeniyle kazandıkları paralar ikinci bir işleri olmazsa hayatlarını devam etmelerine pek de yeterli ölçüde zaten değil! İkinci işleri devam ediyorsa oh, ne ala! Ya kafeci, büfecilerse? Ya da işlevi sonlandırılan diğer yerlerden birinde ise görevleri? Eve ekmek yok!
Gel, gelelim, antrenörlerimize, saha komiserlerimize… Daha doğrusu, tek geçim kaynağı bu konu olan tüm emekçilerimize…
Belli bir yaşın üzerinde olan ve ister yeşil zeminde, ister parkede, ister açıkta, ister kapalıda çalışan emekçi antrenörlerimiz başta olmak üzere tüm emek sarf edenlerin büyük çoğunluğunun öyle ya da böyle farklı bir meslekten dolayı emekli aylıkları var. Yeterli ya da yetersiz! 1’in, 0’dan her zaman büyük olduğunu hatırlayalım. Emekli oldukları için sosyal güvenlik ve sağlık ile ilgili ihtiyaçlarında da devlet baba, özlemini duyduğumuz gibi olmazsa da, yanlarında… Ya da birçoğunun evi kira değil… Hatta kira geliri olan bile vardır aralarında…
Peki, ya hiçbir farklı geliri olmayan? Yani, yaşı kaç olursa olsun; tüm yaşamını spordan ama sadece spordan kazanan? Var mıdır? Vardır elbet…
Antrenör birlikleri ve diğer taban birlikleri, acil bir şekilde, doğru olarak tespitte bulunmalı ve en azından evinin ekmeğini sadece spor yoluyla kazanlara destek olunmasının önünü açmalıdırlar. Spor okullarında çalışan antrenörlerin birçoğu spor okulu gelirleri ile hayatlarını idame ettirmekteler. Çocukları buralarda eğitilen veliler de, eğer evde yiyecek ekmeklerinden artırabiliyorlarsa, spor emekçilerini unutmamalıdırlar.
Dipnot; “Harç bitti, yapı paydos” sözünü, “ders bitti, para paydos”a dönüştürmeyelim. Emeği ve ekmeği unutmayalım. Elbet bugünler bitecek ve dersler tekrar başlayacak.