emlak-vergisi-odemelerinde-son-15-gunÖzellikle kıyı belediyelerde emlak vergisi, insaf sınırlarını aşacak ölçüde artırılıyor.
Bununla ilgili ciddi yakınmalar var.
Belediyeler, geçmiş dönemden sarkan borçları ve kendi dönemlerinde oluşan bütçe açıklarını, emlak vergisini artırarak ört bas etmeye çalışıyorlar. Urla’nın bazı bölgelerinde 24 kat artırılan vergi uygulamaları var.
2018-2021 dönemini kapsayan yeni emlak vergisi listeleri, muhtarlıklarda askıya çıkarıldı. Enflasyon yüzde 10’larda seyrederken; emlak vergisinin 24 kat artırılmasına anlam veremeyen vatandaşlar, adeta isyanda.
İtiraz mahkemelere yapılıyor ve “emsal” esası getiriliyor. Yani size uygulanacak verginin, emsalinden fazla olmaması lazım. Ama aynı bölgede her arazi ve konutun emlak vergisi artırıldığından böyle bir durum doğmuyor.
İtiraz için 7 Eylül 2017 son gün. Herkesin tatilde olduğu günlerden hemen sonra iki araya bir dereye sıkıştırılmış halde…
Görünen o ki, belediyeler, itirazlar üzerine sözde biraz insaflı davranacak ve vergi artışını biraz düşürecek. Düşürecekleri rakam, aslında onların hedefledikleri-yine de yüksek olan-bir rakam olacak.
Göreceğiz.

***

Yeni kimlik kartınızı beğendiniz mi?


kimlikk-3Belki de ömür boyu üzerimizde taşıyacağımız kimlik kartlarımızı yenilediler.
Fonksiyonel özellikleri olduğu ya da olacağı söyleniyor ama ben beğenmedim. Yazıların okunmadığı, fotoğrafın belirgin olmadığı bir kart. Soluk bir şey.
Gerçekten önceki nüfus kimliklerindeki canlılık bunlarda yok. Kullanıldıkça; özellikle fotoğraf konusunda tartışmalar yaşanacak diye düşünüyorum.
Bizden biyometrik fotoğraf istiyorlar, kimliğe ucube bir fotoğrafımızı konduruyorlar.
Dilerim tartışma yaşanmaz. Dilerim, bu kimlikler ileride gerçekten fonksiyonel olur.
Ama tamamen teknik açıdan söylüyorum; aceleye getirildiği de ortada.

***

Bir düzeltme

Geçtiğimiz hafta köşemde yayınlanan “Deniz Gezmiş ve bir anekdot” başlıklı yazımda sehven bazı hatalar yer almıştır. Öncelikle Deniz Gezmiş’le birlikte idam edilen devrimcilerin isimlerinde bir yanlışlık olmuştur. İdam edilenler Deniz Gezmiş’in yanı sıra Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’dır. Mahir Çayan, bir çatışmada öldürülmüştür. Ayrıca Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararının alındığı Millet Meclisi’nde çoğunluğun CHP’lilerden oluştuğu ibaresi yer almıştır. Bu da doğru değildir.
12 Mart öncesi Demirel Hükumeti’nin İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu’nun Deniz Gezmiş’le karşılaştığı anı anlatan bu anekdotta yer alan bu yanlışlar dolayısıyla sayın okuyucularımdan özür dilerim.

***


Buyrun Çeşmeliler…


Yazisiz--Sadece-Fotograf-olarak-kullanilacak---(Altına-egitim-sart-yazilacak)Güzelim arazilerinizi yok fiyatına sattınız. Orayı satın alanların kurduğu mekanlara sizin pek çoğunuz ırgat olarak girdi ve yaşadığınız çevreden çok uzaktan gelen işletmeciler, Çeşme’yi bu hale soktu.
Fatih Terim olayı ne ilk, ne de sondur.
Hatırlayın bir ünlü komedyenin; İzmirliler için Çeşme’de sarf ettiği sözlerden sonra başına gelenleri. O soytarı, bu sözleri, yine İstanbullu bir adamın çalıştırdığı mekanda söylemiş ve kendince orada kendisini “Hemşehri koruması” içinde hissetmişti.
Çeşme, Halis Temel’in Çeşme’si değildir artık. Selçuk Yaşar’ın Çeşme’si hiç değildir.
Karadede’lerin, Ertan’ların sevimli, huzur bahşeden kenti olmaktan çoktan çıkmış, tanımadığımız, alışamadığımız, ürktüğümüz bir yer haline gelmiş Çeşme.
Çınar Sineması’nın sahibi rahmetli Mehmet Yazıcı, Alaçatı’da ilk balık restoranını açmış, plajı işletmişti. Her şey öyle güzeldi ki. Gürültü yok, kazıklanmak yok.
Şimdi Alaçatı’da porsiyonu 40 liradan makarna yiyor insanlar.
Bazıları da “Fena mı, ekonomik çark dönüyor” diye buna arka çıkıyorlar.
Çark, Çeşme halkı için dönmüyor. İstanbullu işletmeci, kazandığı parayı yine İstanbul’a taşıyor sonuçtu. Çeşme’li avucunu yalıyor. Sattığı domates, biberi zannetmeyin ki, iyi fiyata elinden çıkarıyor. O da maliyetine gidiyor.
Onun için Çeşmeliler, ağıt yakmanın tam zamanı. “Niye sattık bunca araziyi?”diye.
Evet… Niye sattınız?
Bir gün Fatih Terim, gelip olay çıkarsın diye mi?

fikret-hakan-4
Fikret Hakan için geç bir yazı

Geçtiğimiz ay ortalarında kaybettiğimiz Türk Sineması’nın usta oyuncusu Fikret Hakan’ın gazetecilik ve yazarlık yönü de vardır. Türk Sineması’nın tarihini yazmış, iki de kitap yayınlamıştı.
Bu kitapları edebiyat-şiir ağırlıklı olduğu için onun böyle bir yönü olduğunu da öğrenmiş oluruz.
Tahminen beş yıl önce…
Haberhürriyeti Gazetesi’nde İbrahim Irmak ve Türk Sanat Müziği’ne gönül vermiş İdris Ercan’la oturuyoruz. Cep telefonu çaldı. Fikret Hakan arıyordu.
Sanatçıyı tanıyanlar bilir. Fikret Hakan, biraz kekeme konuşurdu. Daha doğrusu kerkek bir dili vardı.
Konuya girdi:
“Üstadım. İzmir’le ilgili bir kitap yazıyorum. Bana kapağı için bir fotoğraf lazım. Konusu Kalearkası mevkiinde geçiyor. Fotoğraf şöyle olmalı. 18’inci yüzyılda denizden çekilmiş olacak. Önde bir yelkenli olacak, arkada da İzmir’in o yıllara ait Kordon silueti görülecek”
Güldüm. “Böyle bir fotoğrafı bulmak mucize olur. Sen sinemacı adamsın. Sinemacı kimliğinle bile böyle bir kompozisyonu kuramazsın. Ben gariban halimle nasıl bulurum ki?” diyecek oldum; üsteledi:
“Sen bulursun”
“Bulamam-bulursun” tartışmasını uzatmadık ve ben, böyle bir fotoğrafı; 1910’lu yıllarda İzmir Valiliği yapan Rahmi Bey’in gelini Esma Hanım’dan aldığım o yıllara ait fotoğraf arşivi arasından buldum. Ertesi gün İdris Ercan, mail adresine gönderdi. Ve anında Fikret Hakan aradı. Sevinçten ağlamaklı bir hali vardı. Nasıl teşekkür ediyordu, bilemezsiniz.
Ama gerçekten tablo gibi bir fotoğraftı. Ön tarafta eski bir yelkenli, arka tarafta şimdi Pasaport dediğimiz eski İzmir silüeti.
Ancak bu kitap yayınlanamadı. Çünkü Fikret Hakan, sağlık sorunlarıyla cebelleşmeye başladı. Ve ömrü yetmedi kitabı basmaya.
Dilerim kızı Elif, bu kitapla ilgili dokümanları toparlar, yayınlanmasını sağlar.
O kadar makbule geçer ki…