Ömer CEYLAN- Simge, dövme sanatını bir yaşam biçimi haline getirmiş ve bu yolculukta karşımıza yalnızca sanatsal değil, aynı zamanda toplumsal bir kültür çıkıyor. "Hygge" kelimesiyle yola çıkarak, yaşamda huzur, mutluluk ve samimiyet arayışını sanatına yansıtan Güleryüz, dövme uygulamalarını kişiye özel bir anlatıya dönüştürüyor.
Önce ‘Hygge’ nedir onu açalım;
Bir Danimarkalı için “hygge” yalnızca bir kelime değil; mutluluğun ve yaşamın özünü yansıtan bir felsefe. En keyifli, konforlu, güvenli ve sıcak anları tanımlasa da tam anlamıyla izah etmek zor. Üstelik bu kavram başka dillere kolayca çevrilemiyor. Danimarkalıların yüzde 47’si “hygge” kelimesinin tercüme edilemeyeceğini düşünüyor. Hatta yüzde 31’i, “hygge”nin yalnızca Danimarka’da gerçekten yaşanabileceğine inanıyor.
Devam edelim;
Her bir tasarımı benzersiz kılmak için koleksiyonerlerinin hayat hikayelerinden ilham alarak özgün eserler yaratıyorlar. Güleryüz, stüdyosuyla bu sanatın sadece bir teknik uygulama değil, aynı zamanda kişiye özel bir deneyim olması gerektiğine inanıyor. Simge Güleryüz ile dövme sanatının hikayesini, özgünlük arayışını ve sanata bakışını konuştuk.
Merhaba Simge, seni tanıyabilir miyiz?
Merhaba! Ben Simge Güleryüz, 25 yaşındayım, İzmir doğumluyum. Liseyi Işılay Saygın’da okudum, ardından Yaşar Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünden mezun oldum. Dövme ile tanışmam lise yıllarına dayanıyor; ablamın ilk dövmesini yaptırmasıyla ilgim başladı. Ancak, bu tutkuya ilk ciddi adımımı 18 yaşımda, üniversiteye başladığımda bir dövme stüdyosunda asistanlık yaparak attım. 2019 yılında eşim Ulaş Yeşilyurt ile birlikte kendi stüdyomuzu kurduk. Grafik tasarım ve dövme sanatını bir arada yürütmek, her iki alanda da kendimi ifade etmemi sağlıyor.
Dövme sanatında kaçıncı yılındasın?
Bu yıl meslekte 8. yılımı geride bıraktım. Grafik tasarım ve dövme sanatını bir arada yürütmek, yaratıcı sürecimi zenginleştiriyor. Her iki disiplinin birleşimi, bakış açımı genişletiyor ve kendimi her iki alanda da geliştirmemi sağlıyor.
Sanat yolculuğunda hiç özgüvensizlik yaşadın mı? Bırakmayı düşündüğün oldu mu?
Hayır, bu mesleği bırakmayı hiç düşünmedim. Dövme yaparken zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorum. Kollektörlerime, kendi ellerimle insanların hikayelerini bedenlerine işlerken, hem onların hem de kendi hikayemi yazıyorum. Zorluklar tabii ki oluyor, ama asıl mesele, zorlukları deneyime dönüştürüp, her anın kıymetini bilerek ilerlemek. Bu yolculuk bana yalnızca güçlü olmak değil, kendimi her yönüyle tanıyan, seven bir kadın olma fırsatı verdi.
"Hygge Skin Art" nasıl doğdu, isminin bir hikayesi var mı?
Hygge Skin Art, bir dövme stüdyosundan çok daha fazlası; bir sanat anlayışını ve güçlü bir topluluk yaratmayı hedefliyoruz. Eşim Ulaş Yeşilyurt’un üniversitedeki bir proje çalışması sırasında temelleri atılan bu fikir, zamanla bizim sanat felsefemizi yansıtan bir oluşuma dönüştü. Hygge, Danca kökenli bir kelime ve mutluluk, huzur, samimiyet gibi anları tanımlıyor. Biz de bu ruhu dövme sanatına yansıtmayı amaçladık. Hygge, kişisel bir deneyimi ve hissiyatı temsil ettiği için bizim için doğru bir isim oldu.
Hygge'nin telaffuzu hakkında ne düşünüyorsun?
Hygge’nin tek bir doğru telaffuzu yok. Herkes bunu kendi hissettiği gibi söyleyebilir çünkü Hygge kişisel bir deneyim ve his. Ancak biz ekip olarak onu "hayci" şeklinde telaffuz etmeyi benimsedik.
Hangi tarz dövme yapıyorsun?
Şu an ağırlıklı olarak fine line ve micro realism tarzında çalışıyorum. Ancak kendimi tek bir kalıba sokmak istemiyorum. Sanat yolculuğumda hâlâ keşfetmeye devam ediyorum. Dövme, sadece görsel bir öğe değil; derin bir hikaye anlatımı. En büyük tutkum, her tasarımı kişiye özel bir anlatıya dönüştürerek anlamlı bir kompozisyon haline getirmek.
"Will live with you" mottosunu nasıl açıklarsın?
Bu yüzden, "Will live with you" (Seninle yaşayacak) mottosunu benimsedik. Çünkü bir dövme yalnızca bedenin bir parçası olmakla kalmaz; taşıyan kişinin hikayesiyle bütünleşir, onunla birlikte yaşar. Aynı zamanda benim için de kalıcı bir iz bırakır, sanatımın bir parçası olarak her dövmeyle birlikte ben de bir yolculuğa çıkmış olurum.
Evet, herkeste olan tasarımları çalışmıyoruz. Her dövme, sahibine özel bir sanat eseri olmalı. Tasarım süreci, dövme uygulama sürecinden çok daha uzun ve detaylıdır. Koleksiyonerlerimiz bizim için sadece dövme yaptıran kişiler değil; her biri sanatımıza ilham veren ve bu süreci şekillendiren özel insanlardır. Onların istekleri ve hikayeleriyle tasarım yaratırken, her bir kompozisyon tamamen kişiye özel olur.
"Koleksiyoner" kelimesini tercih etmenin özel bir anlamı var mı?
Evet, dövme bizim için bir işlem ya da ticari bir ürün değil, kişisel ve sanatsal bir deneyim. Bu yüzden "müşteri" kelimesini kullanmıyoruz. Bizim için dövme yaptıran kişiler "koleksiyoner" çünkü her yeni dövme, onların bedeninde bir sanat koleksiyonunun parçası haline gelir. Koleksiyonerlerimiz, bu koleksiyonla birlikte Hygge ailesinin bir parçası olurlar.
Hygge sadece dövme ile mi sınırlı kalıyor, yoksa farklı sanat dallarına da yer veriyor musunuz?
Hygge, yalnızca bir dövme stüdyosundan çok daha fazlası. Dövme dışında, ekibimizde grafik tasarım ve diğer sanat disiplinlerinde de çalışmalar yapan sanatçılar bulunuyor. Ayrıca stüdyomuzda bağımsız sanat eserlerinin sergilendiği bir galeri de yer alıyor. Sanatın sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla, Hygge Academy’de asistanlarımıza sanatsal vizyonlarını geliştirme fırsatı sunuyoruz. Bu yapı, Hygge'yi bir kültür merkezi haline getiriyor.
Etkinlikleriniz de oldukça dikkat çekici. Biraz bahseder misin?
Etkinlikler bizim için keyifli bir deneyim. Sevgililer Günü'nde düzenlediğimiz Love Ink etkinliklerinin ilki stüdyomuzda, ikincisi ise Havagazı Fabrikası'nda oldu. Ayrıca İzmir ve İstanbul’daki dövme fuarlarına katıldık ve Hygge ruhunu buralarda da yansıttık. Sosyal sorumluluk projelerine de yer veriyoruz. Örneğin, 23 Nisan’da Manisa Turgutlu’daki bir kreşi ziyaret ettik, çocuklarla vakit geçirdik, yüzlerini boyadık ve resimler yaptık.
“EN BÜYÜK HATA TAMAM BEN OLDUM DEMEK”
Dövme sanatına yeni başlayacak kişilere ne önerirsin?
Öncelikle, dövme sanatına adım atmak isteyen herkesin çok sabırlı olması ve asla pes etmemesi gerekiyor. Bu meslek, ciddi bir emek ve disiplin gerektiriyor. Çünkü yaptığımız iş, bir kişinin ömür boyu bedeninde taşıyacağı sanatı yaratmak. Bunun sorumluluğunu ve ciddiyetini anlamadan bu yola çıkmak mümkün değil. Sürekli gelişim içinde olmak, kağıt-kalemle bolca pratik yapmak ve çizim becerilerini her gün biraz daha ileriye taşımak şart.
Bu alanda yapılabilecek en büyük hata, “Tamam, ben oldum” düşüncesine kapılmak. Sanat asla durağan değildir; her gün yeni teknikler, yeni bakış açıları ortaya çıkar ve kendini geliştirmeyen biri geride kalmaya mahkûmdur. Dövme, yalnızca bir zanaat değil; kalıcı, kişiye özel ve taşınabilir bir sanat eseridir. Bu farkındalıkla hareket etmek ve her zaman öğrenmeye açık olmak, başarılı bir sanatçı olmanın en önemli adımıdır.
Gelecekte kendini ve Hygge’yi nerede görüyorsun?
Hygge’yi global ölçekte bir deneyim merkezi haline getirmek istiyoruz ve bunu başaracağımıza inanıyoruz. Bu deneyimi, sadece bedenlerde değil, çok farklı alanlarda da göreceğiz. Kendi yolculuğumda ise, sanatımı sınırları aşmış, ilham veren bir sanatçı ve vizyoner bir girişimci kadın olarak görmek istiyorum.