Bütün avcılar katildir ve avcılık bir spor değildir.
18 yıldır bu cümleyi yazmaktan bıkmadım, bıkmayacağım.
Her fırsatta, “ben avcıyım” diyenlere “hayır sen katilsin” demekten vazgeçmeyeceğim.
“Avlanma merakım var benim” diyenlere karşılık “Hayır, sana hiçbir zararı olmayan, kendi doğal ortamında yaşayıp giden bir canı öldürmekten zevk almaya merakın var” yanıtını vermekten usanmayacağım.
Bırakın nesli tükenmekte olan hayvanları avlamayı, ‘kafa boşaltmak için’ çıkılan masum bir balık avı bile bana son derece anlamsız geliyor.
Benim kafamın rahatlaması için illaki denizden bir canlıyı çıkarıp, ağzından oltayı cart diye çekip bir kovaya atmam ve o kovada havasızlıktan çırpına çırpına ölmesini izlemem mi gerekiyor?
Mesela geçtiğimiz haftalarda Alaçatı'da artık gelenekselleşen bir balık turnuvası vardı.
En büyük balığı yakalayana ödül verildi.
Turnuva içinde pek çok aktivite gerçekleşti. Daha doğrusu gerçekleşmiş.
Ben yıllar önce bu organizasyonun ilkine katılmış, yakalanan en büyük balığın önünde poz bile vermiş, ama bir daha da adım atmamıştım.
Giden gitsin, bu işlerden keyif alan alsın. Benlik bir durum değil.
Geçimini balıkçılıkla sağlayanları anlarım da, afili tekneleriyle sadece zevk için, “benimki daha büyük” demek için çıkılan yarışı anlamam mümkün değil.
Denizin ortasında büyüklere oyun parkı gibi bir durum…
Neyse…
Bu yine avcılığın en az can acıtanı.
Bir de şöyleleri var: Suriyeli iki insandan doğmuş ama insan olamamış yaratık, Mersin’de şahin avlamaya çalışırken yakalanıyorlar.
Şahinleri çekmek için hazırladıkları düzenek ise korkunç: Gözlerini tutkal sürüp bantladıkları güvercin ve göz kapaklarını diktikleri kerkenez kuşunu tuzak amaçlı kullanıyor bu kötücül yaratıklar!
Yakalanınca doğru düzgün bir ceza falan da almıyorlar tabii.
Başka bir av meraklısı iş adamı da avlanması yasak olan kızıl geyiği öldürüp, o geyiğin yaşam alanını korumakla görevli olan kişiyle sırıtarak poz veriyor.
Bu av için safari şirketine 12 bin lira vermişmiş, ne yani parası mı yansınmış.
***
Yalnız bu ülkenin de değil, tüm dünyanın vicdanı kör artık.
Kibir insanoğlunun bedenine yuva yapmış.
Doğanın bir parçası olduğunu unutmuş.
Kendinden güçsüze istediği her türlü eziyeti yapabileceğini, dilediğince yok edebileceğini sanıyor.
Bu yazı sadece hayvanlardan bahsediyormuş gibi görünüyor ama bu satırların yazarı asıl insanın insana ettiğinden, edeceğinden, bu aralar hiç korkmadığı kadar çok korkuyor.
***
Her kadın bir casus
Eskiden sırlar daha kolay saklanırmış.
Diyelim bir kağıda sadece tek bir kişinin görmesi gereken bir şeyler karaladın ve yerine ulaştırdın.
O kişi yazılanları okuduktan sonra kağıt parçasını ateşe attığı anda sorun kalmazdı.
Tüm sırların bir kibritlik canı vardı.
Şimdi öyle mi? Dijital ortamda yazdığınız her kelime istediğiniz kadar silin, bir yerlerde öylece duruyor.
Dijital ortamda sır saklamak, gizli kapaklı iş çevirmek mümkün değil.
Özellikle erkeklerin işi artık çok zorlaştı!
Kadınlar birer casus gibi şifre çözücü program peşinde koşuyor.
Kadınlara yönelik sitelerin forumlarında birbirlerine kod çözücü program öneriyorlar.
Eskiden pasta börek tarifi verirlerdi.
Eşin bile olsa bir insanın telefonunun, bilgisayarının içine sızmak hem çok tehlikeli hem de neresinden bakarsan bak ayıp yahu!
Bazı sırlar hiç ortaya çıkmamalı.
Ortaya çıkmadığı sürece zararsız birkaç saçma yazışma, açığa çıktıktan sonra yıkıma neden olacak günaha dönüşebilir, casusluğa meraklı o kişinin nazarında…
Tavsiyem, hiç bu işlere bulaşmayın.
Kaldıramayacağınız yüklerin altına boşu boşuna girmeyin. Yok yere tadınızı kaçırmayın.