“Bir güzel söz söyleme sanatı varsa, bir de güzel dinleme ve anlama sanatı vardır.”

(EPİKTETOS)

-İ. Şevki FİGEN'e-

“Epiktetos” isim değil, sıfat. Hieropolis'te, yani bizim Pamukkale'de yaşamış. Özgeçmişi konusunda bilinen çok az şeye göre, Miladın 50-60 yıllarında doğmuş; Neron azatlısı olarak Epaphroditos'a köle olarak satılmış. Asıl adı bilinmiyor; “Satın alınmış adam, köle, uşak” anlamında “Epiktetos” ismiyle tanınıyor. Kendisi ile ilgili bazı anektodlar, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşmış.

“Düşünceler ve Sohbetler”i, Burhan Toprak tarafından kitap olarak Türk okurlarına sunulmuş.

Birkaç kez değişik kimselere satıldığını bildiğimiz Epiketos, daha çok anektodlarıyla tanınıyor.

Bir gün, efendilerinden birisi, Epiktetos'un bacağını keçeci mengenesinde sıkıştırmaya başlamış. Bizimki;

-Ayağımı kıracaksınız efendim, demiş.

O acımasız zat, zalim işkencesini sürdürmüş ve sonunda, ayağı kırılmış. Bunun üzerine Epiktetos ne dese beğenirsiniz:

-Kıracağınızı söylemiştim, işte kırdınız!..

Köle ana babadan doğma köle olduğu halde kendisi, Stoacı (Stoik) felsefenin önemli temsilcilerinden sayılır. Stoisyeb, kısacası, “hasta iken mutlu, tehlike içinde mutlu, Tanrı'dan ve insanlardan sızlanmayan, öfkeli, açgözlü ve kıskanç olmayan insan” demektir.

Epiktetos'un eylem ve sözleri, bu yaklaşıma tamamıyla uyum göstermektedir. Söz gelimi diyor ki:

“Başıma gelenleri benimsiyorum. Çünkü, Tanrı'nın benim için istediği şeyler, benim istediklerimden daha iyidir.”

Filozofumuz, “Her ne için olursa olsun, 'onu yitirdim' deme, 'geri verdim' de!” diyor.

Epiktetos, bir kulübede yaşıyordu. Tek varlığı, bir şilte ile bir tas idi. Bir zengin ona, altından bir tas armağan etti. Fakat şeytanın işi ne? Hemen o gün bir hırsız, bizimkinin kulübesine girerek altın kupayı çaldı. Bizimki ne dese beğenirsiniz:

-Demek ki onun, bu tasa benden daha çok ihtiyacı varmış. Yazık, bir daha gelirse, kulübemde çalacak topraktan bir tas bile bulamayacak...

***

Filozofumuz hiç evlenmedi ama insanların evlenmesini ve kendi yerlerine yetişmiş insan bırakmalarını öğütlerdi.

Çeşitli konulardaki öğüt ve eleştirileri etkili olurdu. Arkadaşlarından biri, aç kalarak kendisini öldürmeye karar vermişti. Kimse onu bundan vazgeçiremiyordu.

Epiktetos ona:

-Bizi iyi bir dosttan, ülkeyi iyi bir yurttaştan yoksun bırakmaya ne hakkın var, diyerek açlık grevinden vazgeçirmişti.

Bilgemiz, kendisini hiç yenilgiye uğramış saymıyor, diyor ki:

“Yenmesi elinde olmayan bir savaşa girmezsen, yenilmezsin.”

Bazı önerileri günümüz için de geçerli. Örneğin şu sözü biliriz de, ilk kez Epiktetos'un söylediğini kaçımız biliriz?

“Doğanın amacını, üzerinde anlaştığımız konulardan çıkarabiliriz. Örneğin, komşunuzun bir kölesi bir bardak kırdığında, bunun bir kaza olduğunu söyleriz. Öyleyse, sizin bardağınızı kırdıklarında aynı sakinliği göstermelisin.”

Bir başka örnek:

“Birisi çıkar da bir kimsenin seni yerdiğini söylerse, ileri sürüleni yalanlama; yalnız şunu söyle: 'Bunu söyleyen şüphesiz benim başka eksikliklerimi bilmiyormuş!”

Pamukkaleli bölgedeşimiz, ölümü de sükunetle karşılayacağını belirtiyor:

“Saati gelince öleceğim ama kendisine verileni geri veren olgun bir adam gibi öleceğim.”

Dilimizde “... tuz kokarsa?” diye bir deyim var değil mi?

Bakın Pamukkaleli bunu yaklaşık 2 bin yıl önce nasıl ifade ediyor:

“Her şeyi yoluna koyacak olan akıl sapıtırsa, onu kim yoluna koyacak?”

Stoacı filozofun bazı konulardaki tevekkülü insanı şaşırtır:

“Beni, istedikleri yere sürgün etsinler! Gittiğim yerde yine gökleri, ayı, güneşi, yıldızları bulmayacak mıyım?”

Ona göre, insan, insan olduğu, insana yakışır davranışlarda bulunduğu için mutlu olmalıdır:

“At, şarkı söyleyemediği için mutsuz mudur? Hayır. Koşamazsa mutsuz olur; köpek uçamadığı için değil, koku alamazsa mutsuz olur.”

Şu sözüyle bitirelim:

“Ben doğmadan önce, anamla babamı seçme hakkına sahip değildim ama şimdi dostlarımı seçme hakkına sahibim.”

Yine de kimsenin “satın alınan adam” olmasını dilemeyelim.

BİR ZENCİ BEBEĞE NİNNİ

“Eee yavruma eee

Benim miniminiciğim

Uyusun da büyüsün ninni

Benim kara böceğim

Ağaçlarda hindistan cevizi

Çalılarda böğürtlen

Cimcimecik başı var

Gözleri kocaman kocaman

Denize karşı açılmış bir çift pencere sanki

Kapa o güzel gözlerini

Benim ürkek böceğim

Beyaz yamyam gelir sonra

Mam Mam eder seni

Hem kim demiş benim oğluma köle diye

Bak iyi uyursan bu gece

Evin efendisi söyledi

Sana ciciler alacak

Pırıl pırıl düğmeli

Seni uşak alacak yanına

İyi uyur çabuk büyürsen

Ağaçlarda hindistan cevizi

Çalılarda böğürtlen

Ee yavruma eeee eee ee e

Uruguay'dan Ildefenso Perada Valdes

(Can Yücel Türkçesiyle)