Filistin'in güneybatısında bulunan Gazze, Akdeniz sahilinden dört kilometre kadar içeride, 45 kilometrekare yüzölçümü olan, yaklaşık 650 bin nüfusun barındığı beş bin yıllık tarihi bir yerleşke. Esasında böyle idi ama İsrail'in 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam eden saldırıları ile, bölge enkaz haline gelirken en az yarısı çocuk ve kadın olmak üzere 32 bin 226 Gazzeli öldü, yaralıların sayısının da 75 bini geçtiği hesap ediliyor.
Gazze'de, Birinci Dünya Savaşı devam ederken Filistin'e saldıran İngilizlere karşı Osmanlı İmparatorluğu'nun 53 ve 54. fırkaları da (tugay) binlerce şehit vererek, destansı bir direniş göstermişlerdi.
Gazze lokalizasyonunda yaşanan bu cephe savaşında,İngilizler yedi bin kadar askerini kaybetti. Bu olayların olduğu 1917 yılında ülke her taraftan kıskaç halinde idi. Kafkas cephesinde, Rusya'daki ihtilal nedeni ile Rus işgalinde olan Trabzon, Erzincan, Bitlis ve Muş'taki Rus askerlerinin düzenini ve moralini bozmuş, 2. ordunun başındaki Mustafa Kemal'in karşı savunması ile geri alınmıştır. Irak'ta Küt-ül Amare'de bir başka destansı zafer kazanılmış, İngiliz kuvvetleri yirmi bini aşkın ölü ve yaralıyı geride bırakarak, 29 Nisan 1916 tarihinde başta General Townshend olmak üzere 5'i general 400 subay ve 13.000 İngiliz ve Hint asker esir alınmıştır. Bu zafer için Halil Paşa, 6. Ordu'ya yayınladığı mesajda şunları yazmıştı: ''Ordumuz, Kut'ta 350 subay ve 10 bin erini şehit verdi. Karşılığında 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 eri teslim alıyorum. Karşı taraf, 30 bin zayiat vererek geri döndü. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz.''
Halil Paşa'nın vurguladığı ve 18 Mart 1915 tarihinde İngiliz ve Fransız donanmasının bozguna uğradığı Çanakkale Boğazında 25 Nisan'da başlayan kara savaşları ile de kesin yenilgi içinde 10 Aralık 1915'de geri çekilen İttifak Devletleri,zaferi, Türk toplarına, mayınlarına ve kahraman askerlerin süngülerine bırakmışlardı. Çanakkale, destansı muharebeleriyle Mustafa Kemal'i Anafartalar Kahramanı olarak tüm yurda tanıtırken, yenilmez güneş batmayan imparatorluk olan İngilizlerin imajını yerle bir etmiş, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelip buralarda savaşan insanların Türklerde gördüğü ulvi yurt savunması ve yurtseverlik duygularından ilham alarak,ülkelerine döndüklerinde millet olma şiarı içinde ulusal devletletlerini inşa etmişlerine vesile olmuştur.
Filistin, Kafkasya, Irak, Galiçya ve Romanya cepheleri derken, görüldüğü gibi tüm Osmanlı sınırları abluka altındadır. Sadece dış düşmanlar değil Şerif Hüseyin gibi kışkırtılan yerli unsurlar da çıkardıkları lokal isyanlarla Osmanlı Ordusunu sırtından vuruyordu. Medine Komutanı Fahri Paşa, birkaç taburla, yine İngiliz ve Fransızların ezici kuvvetlerinin önünde, 1916 Haziran ayından 1918 Aralık ayına kadar, iki seneyi aşkın bir süre devam edecek mucizevi bir direniş gösteriyordu.
İşte yukarıda bahsettiğimiz birinci Gazze savunması da 107 yıl önce, bu günlere rast gelen bir tarihte (26 Mart 1917) İngilizlerin saldırısı ile başlamıştı. 35 bin askerimiz, kahramanca savundu bu toprakları. Öyle ki Mart ayından Kasım ayına kadar, İngilizler, Osmanlı ordusundaki Binbaşı Hayri Efendi, Alman subay Cordier ve Von Truschkowski gibi cansiperane savaşan kahraman askerlerin çabaları ile, bir milim bile ilerleme sağlayamadılar. İngiliz general Murray, yazdığı raporlarda sekiz bin Osmanlı askerinin yaralı ya da şehit olduğundan bahseder. Başarısız olan İngiliz saldırısının ardından, 24 gün sonra ikincisi tekrarlanır. Tarihimize ikinci Gazze Muharebesi olarak geçen bu savaş, 17 Nisan 1917'de başlar, 3 gün boyunca çok şiddetli geçen bu muharebede, İngilizler yedi bin askerini kaybederek 19 Nisan günü eski cephelerine geri dönerler.
Genel olarak ifade edilebilir ki, İngilizlerin Çanakkale, Küt-ül Amare ve Gazze'de yaşadığı bozgunlar, nüfuzlarının Doğu'da tamamen yok olmasa da ciddi bir şekilde hasar görmesine yol açtı.
Ne acıdır ki,107 yıl önce, İngiliz liderliğinde, Gazze'ye gerçekleşen saldırılar, bugün ABD destekli İsrail Devleti tarafından tekrarlanıyor. Üstelik çağın tüm teknolojik silahları kullanılarak ve dünya kamuoyunun gözü önünde!
İnsanlığın sonuna yönelik karamsar tahminler üreten bir çok akademisyen,k üresel iklim değişiklikleri ve global ısınma, habitat daralması,pandemik ajanlar üretilmesi veya biyolojik silahlar geliştirilmesi bağlamında bir çok maddeyi bir solukta sayarken nükleer savaş tehdidinin de üzerinde de durmamazlık edemiyorlar.
Gelinen noktada, Ukrayna ve Gazze Savaşları, Moskova'da gerçekleşen terör olaylarıve son İran-İsrail gerginliği nereye evrilir bilinmez ama, umarız elli yıl sonranın insanları, tıpkı Birinci Dünya Savaşı'nın, 28 Haziran 1914 tarihinde, Saraybosna'da Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Arşidüşes Sophie'ye düzenlenen suikastin ardından başlaması gibi, son bir yılda yaşadıklarımızın böyle bir küresel savaş senaryosunun tetikçisi olarak tarih kitaplarında okumazlar!