“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”; çocukken çok duyduğumuz atasözlerinden biriydi.

Günümüze baktığımızda bu ya da buna benzer sözlerin, atasözlerinin hiç değeri kalmadığını görüyoruz. Üstelik gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen siyasetçiler, siyasal erk sahipleri o denli çoğaldı ki bu sözler kitaplarda, yazılarda, anılarda kaldı artık!

Ancak gerçeklerin üstü ne kadar örtülmeye çalışılsa, bir gün o yalanlar açığa çıkıyor. Güneşin o görkemli büyüklüğünün balçıkla sıvanamayacağı gibi, bir gerçeğin de yalanla örtbas edilmesi olanaklı değil elbette.

Tuttum, Ertekin Özcan’ın  “Gezi Şehitleri” şiirinden bir dize çaldım; yazımın başlığına kondurdum! 2013 Gezi Parkı direnişi sürecinde yaşamlarını, gözlerini yitirenlerin, yaralananların anısına adadığı şiiri buldum, içim burkularak yeniden okudum. (*)

gerçeklerin üstü ne zaman kadar örtülür yalanlarla?

çıkmaz mı haksızlıklar er geç ortaya

koklayamadan sıcak kokusunu ekmeğin

can verenlerin elleri asılı kalmaz mı zorbanın yakasına

Neden derseniz? Ertekin Özcan benim 109. dönem yedek subay devre arkadaşım. 1960’lı yılların sonuna doğru başlayan şiir serüvenini yaşamının sonuna değin sürdürdü. Yaşamının sonu dedim değil mi? Ne yazık ki Ertekin Özcan’ı geçen hafta yıllardır yaşadığı Berlin’de yitirdik!

Almanya’daki göçmenlik hayatının unutulmazlarından şair, politikacı, araştırmacı, savaşımcı bir insanı…

Halit Payza sanal ortamda yayımlanan “Gerçek Edebiyat” (1 Eylül 2023) sitesindeki köşesinde Ertekin Özcan’la ilgili şunları da yazmıştı: “Ertekin Özcan’ın emek ve politik ağırlıklı şiirleri hâlâ toplumcu gerçekçi şiirin yazılabileceğini duyumsatıyor.

Ne sular duruluyor, Ertekin Özcan ne yeni emek ve politika ağırlıklı toplumcu gerçekçi şiirler yazabilecek, ne iki ciltlik Almanya’daki yaşancılaşmayı anlattığı kitabını bile göremeyecek.

Belki yıldızlarda, gittiği yerde!”

***

Türkiye'den Almanya'ya işçi göçü tarihinde önemli bir döneme tanıklık eden, toplumsal gelişmelerde işlevsel görevler üstlenen, sivil toplum çalışmalarıyla adını duyuran Ertekin Özcan, demokrat kişiliği, barışçıl duyarlığı, yayımladığı çok sayıdaki yapıtlarıyla anılmaya değer bir insan.

İyi ki Kuşadası’nda yollarımız kesişti, söyleştik, anılar tazeledik. Ölmeden kısa bir süre önce Almanya’dan ses sese buluştuk, uzun uzun konuştuk, gülüştük. Gelecek yıl yine Kuşadası’nda buluşacağız diye de sözleştik; ama Özcan sözünde durmadı!

Güle güle kardeşim. Yıldızlar yoldaş olsun sana. Değerli eşin Işıl Ertekin’e de sabır diliyorum.

‘BİR BAŞKA EYLÜL’

Eylül çoğumuzun anılarında hüzünlerin, renklerin, ayrılıkların, ezgilerin, duygu serüvenlerinin güz çağrışımlarıyla yer alır. Şiirlerin, şarkıların da konuğudur Eylül.

Antep’te, Urfa’da, Ankara’da, İzmir’de ne güzel Eylül’ler yaşamışımdır. Kaldırımlarda uçuşan kuru yapraklar arasında. Unutmam olanaklı değil gençlik yıllarımın şaşkınlığı, telaşı, heyecanıyla o Eylülleri?

Öykü dünyamızın değerlerinden  sevgili Lütfiye Aydın’ın “Bir Başka Eylül” adlı öyküsünü  “Akdeniz’den Esen İmbat” (**) adlı seçkide okurken, Eylül anılarına kaptırdım kendimi.

Lütfiye Aydın, yine şaşırtan bir öyküyle karşımızda. Öğrenci lideri devrimci bir delikanlının öldürülüşüne tanık olan iki sevgilinin öyküsü. Yerim olsaydı daha geniş anlatırdım.

Bulursanız kitabı okuyun derim Lütfiye Aydın, Ahmet Büke, Gönül Çatalcalı, Aydoğan Yavaşlı, Murat Şahin, Ayşe Kilimci, Birsen Ferahlı, Utku Kılın, Orçun Masatçı öykülerini.

(*) Berlin’de Türkçe Şiir, Haz. Ertekin Özcan, 2017, 144 sayfa

(**) Akdeniz’den Esen İmbat, Editör:Murat Şahin, Derleyen: Orçun Masatçı, İzmir B.Şehir Belediyesi İZELMAN .Y.,2023,