Artık kaybetme lüksümüz yok; öyle bir formül bulmalıyız ki en az yüzde 60 oyla yeni cumhurbaşkanını seçelim. Özgür Özel’in açıkladığı, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını tüm CHP üyelerinin belirleyeceği formülü ve herkesi üye olmaya davet ettiği konuşmayı beğendim; ama içinde bulunduğumuz karmaşık durum göz önüne alınarak formülün geliştirilmesi gerekiyor.
İmamoğlu CHP içinde, Yavaş ise tüm Türkiye’de daha yüksek oy potansiyeline sahip. İmamoğlu aday olursa, milliyetçi kesimden bir bölümü oy vermeyecek; Yavaş aday olursa, benzer durum Kürt seçmen için söz konusu... Bu sorunlar, geliştirilecek bir ‘Güçlü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sistemi’ ile rahatlıkla aşılabilir. Sorunlarımızı hızla aşıp normalleşebilmek için, parlamenter sisteme dönmeden önce en az 1-2 yıl şu anki cumhurbaşkanlığı sisteminde kalmamızda, ancak sistemi geliştirmemizde yarar var. Cumhurbaşkanı yardımcısı seçilecek kişi, parlamenter sisteme geçildiğinde cumhurbaşkanlığına, cumhurbaşkanı ise başbakanlığa geçerek görevlerini sürdürebilirler.
Önerim şu: CHP üyelerine şu 4 seçeneği sunalım; cumhurbaşkanlığı ve dilerlerse yardımcılığı için birinci ve ikinci tercihlerini belirtmelerini isteyelim: 1-İmamoğlu 2-Yavaş 3-İmamoğlu (Yavaş yardımcı) 4-Yavaş (İmamoğlu yardımcı)
Bu yöntem uygun görülürse, üçüncü seçeneğin öne çıkacağını, seçimin önümüzdeki yıl gerçekleşeceğini ve çok büyük oy farkı ile ilk turda kazanılacağını düşünüyorum. Parlamenter sisteme geçildiğinde, İmamoğlu’nun profili başbakanlığa, Yavaş’ınki ise cumhurbaşkanlığına daha uygun. Bu nedenle güçlü cumhurbaşkanı yardımcılığına verilecek görevlerin parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanlığı ile örtüşmesi uygun olacaktır. Özgür Özel ise bu sistemi kuran CHP Genel Başkanı olarak tarihe geçer ve bu görevini sürdürür.
Özel’in önerisi Köy Enstitülerinin mimarlarından Hasan Ali Yücel’in Atatürk ile yaşadığı bir anıyı ve İsmail Hakkı Tonguç’un bir sözünü getirdi aklıma. Atatürk ünlü sofralarından birinde sorar: “Türk milleti, ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?” Herkes bir şeyler söyler, sıra Hasan Ali Yücel’e gelir: “Paşam, Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmuş olur.” Atatürk’ün bu sözlere yanıtı şöyle olur: “Bu çocuğun ileri attığı, üstünde bizi derin derin düşündürmeye değer bir fikirdir.”
Tonguç ise 1954’te şunları söyler: “Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı… Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz, birincisi; köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir, ama gerçek demokrasidir. İkincisi kağıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kağıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz de demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha…”
Her ikisi de haklı çıktı. Çok şeyler gördük ve artık kurtarıcı aramaktan vazgeçip elimizi taşın alına koyma zamanı geldi. En azından bir partiye üye olabilir ve cumhurbaşkanı adayını belirlemeye katkı sağlayabiliriz.