Güzel şeyler yazmak istiyorum.
Mesela haberini yaptığımız ve bizden sonra birçok gazete ve internet sitesinde çıkan 'Durakta İstenmeyen Kedi'nin zaferini yazmak istiyorum. Narlıdere'de otobüs durağını evi belleyen ancak bazı vatandaşların duraktaki bankta oturuyor diye şikayet ettiği kediciğin yardımına Davut Sabırsız koşmuştu. Davut Bey “Kendinizden Utanın” başlıklı bir yazı ile duygularını kelimelere aktarmış, kediciğin yaşam hakkına saygısızlık eden, duraktaki bir bankın küçücük bir parçasını dahi ona çok görenlere madde madde anlatmıştı yaptıklarının ne kadar duyarsızca olduğunu. Ve sonra aldığı çıktıları durağa asıp herkese duyurmuştu. Önce sosyal medyada, sonra bizde, ardından da basında ses getirdi bu haber. Tüm Türkiye'den destek mesajları yağdı; yüz binlere ulaştı Duraktaki Kedi. Şimdilik ilişen yok. Sahiplenmek isteyen çok ama kızımız durağını seviyor, ayrılmak istemiyor. Umalım da bir daha kimseler rahatsız etmesin, sevmek isteyenler onunla durakta buluşsun.
***
Sınıfına ve çok sevdiği öğrenci dostlarına kavuşan Tombi'yi yazmak istiyorum mesela. Çok yazıldı çizildi, ama bir daha, bir daha yazmak istiyorum. İzmir'de bir okulda, bir sınıfın kedisiydi Tombi. Öğrenciler arkadaşları gibi seviyordu onu; o da onları. Öğretmenleri de hayvanseverdi; ve çocukların hayvan sevgisi ve sorumluluk duygusu ile büyümelerinin ne kadar önemli olduğunun farkındaydı. Aşıları yaptırıldı, karnesi çıkartıldı, müdürden izin alındı ve Tombi resmen sınıfa kabul edildi. Ancak sonra bir veli rahatsız oldu; istemedi çocuğunun sınıfında kedi olsun, şikayet etti. Sınıfta kedi duyulmuş şey değildi; mecburen Tombi sınıftan ayrıldı. Bir başka veli; “Tombi'yi sokağa atamayız” dedi; sahiplendi. Ama Tombi üzüntüden kilo vermeye başladı. Bu kez öğretmen “en azından bana alışkın ben alayım” dedi; kendi evine aldı. Yine olmadı. Belli ki Tombi sınıfını ve arkadaşlarını özlüyordu. Yemeden içmeden kesildi. İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi'nin de kulağına gitti bu durum. Hayvansever Müdür, “Bakımlarını yaptırın, veteriner hekim de onaylarsa yeniden sınıfına dönsün” dedi. Sonunda sınıfına geri döndü Tombi. Artık keyfi yerinde. Tabii öğrenciler de mutlu.
***
İstanbul'da Beşiktaş PTT'nin kedisi Mırmır'ı yazmak istiyorum mesela. Bembeyaz bir tüy yumağı. Kendisine çok benzeyen bir pulu bile var hanımefendinin. O masa senin bu masa benim dolaşıyor. Pozitif enerjisini tüm şubeye ve gelenlere yayıyor. Tam 8 yaşında. Tabii 24 saatini PTT'de geçirmiyor. O dükkan senin bu dükkan benim geziyor canı sıkıldıkça. Mahallede Mırmır'ın yazın sere serpe yattığı bir bank var mesela, herkes oraya “Mırmır'ın bankı” diyor.
***
Güzel şeyler yazmak isterken; Aydın'dan bir haber geliyor. Altüst oluyorum. Karşıma çıkan fotoğraf o denli sarsıcı ki gözlerimi sımsıkı kapatıyorum. Ama kafayı kuma gömmekle kötülükler bir anda yok olmuyor. Kimliği belirsiz kişilerce tren raylarına bağlanan iki yavru köpek. Birinin üzerinden geçen tren başını vücudundan ayırmış. Öteki kıl payı kurtulmuş. Hayatta ama yaşadığı travmanın tarifi yok. O fotoğraf beynime kazındı. Raylara sinmiş, objektife korku dolu gözlerle bakan küçücük, masum bir can. Gözlerindeki ifade adeta bu dünyadan umudunu kesmiş gibiydi. 1 metre ötesinde kafası kopmuş kardeşi. Kimbilir kaç saattir bu halde bekliyor. Bunu yapan caniler aramızda. Onlar insan değil, hayvan hiç değil. Kötünün kötüsü, karanlığın da karanlığı sadistler. Ve kanunlarımız o kadar yetersiz ki bu sadist, psikopat kişi veya kişiler bulunsa dahi, en fazla para cezası alacak ve aramızda yaşamaya devam edecek.
***
Güzel şeyler yazmak istiyorum ama sosyal medyada bir süredir sürekli önüme gelen bu habere kayıtsız kalamıyorum. Erzurum Atatürk Üniversitesi Hayvanseverler Kulübü, Twitter hesabından, ‘Hayvanseverler Kulübü’ yazılı pankartı tutan kulüp üyesi öğrencilerin fotoğrafını paylaştı. İşi gücü yokmuş gibi; Milliyet Gazetesi Yazarı Hakkı Öcal fotoğrafı kendi hesabından şu yorumla paylaştı: “Hayvanını evinde sev. Sokaktaki hayvan, insanlık göstergesi değildir. İtlaf geri gelmeli.”
Ne demeli ki şimdi buna? Sayın Öcal, hiç itlaf edilmiş hayvanların cesetlerini gördü mü acaba? Gördüyse nasıl böyle vahşi, böyle vicdansız bir eylemi bu kadar rahat önerebiliyor şaşıyorum. Yaşam hakkı diyoruz, ama kime diyoruz. İnsan bu dünyada yaşamayı hak eden tek varlık mıdır? Kim, ne zaman bizi dünyanın hakimi yaptı, merak ediyorum. Ne zaman bu kadar zalim ve bencil olduk, yoksa insanoğlu başından beri hep mi böyleydi?
Sayın Öcal hayvanseverlerden çok tepki görünce, kendi web sayfasında uzunca bir yazı döşenmiş. Ancak yazdığı hiçbir şey, insanoğlu nedeniyle sokaklarda olan, insanoğlunun sorumsuzluğu yüzünden nüfusu artan hayvanların yine insanoğlu tarafından itlaf edilerek yaşam haklarının ellerinden alınmasını haklı çıkarmıyor.
Güzel şeyler yazmak istiyorum. Gündem izin verirse...