Otomobillerde on yıllardır standart bir güvenlik donanımı olan ve milyonlarca hayat kurtaran hava yastığı teknolojisi, şimdi de gökyüzüne taşınıyor. Bir grup genç mühendis tarafından geliştirilen ve havacılık endüstrisinde bir devrim yaratma potansiyeli taşıyan "Project Rebirth" (Yeniden Doğuş Projesi), uçak kazalarında ölüm oranlarını en aza indirmeyi ve yolcuların hayatta kalma şansını radikal bir şekilde artırmayı hedefliyor. Yapay zeka destekli bu yenilikçi sistem, kaçınılmaz bir çarpışma anında, saniyeler içinde uçağın dış gövdesini devasa hava yastıklarıyla kaplayarak, darbenin şiddetini emen bir "koruyucu koza" oluşturuyor. Bu buluş, sadece bir konsept olmanın ötesinde, uluslararası tasarım otoritelerinin de dikkatini çekerek prestijli James Dyson Tasarım Ödülü'nde finalist olmayı başardı.

Bir trajediden doğan 'yeniden doğuş' projesi

Her büyük buluş gibi, "Project Rebirth"ün de arkasında dokunaklı bir hikaye var. Projeyi geliştiren mühendis ekibi, ilhamlarını Hindistan'da yaşanan trajik bir Air India uçağı kazasından sonra aldıklarını belirtiyor. Türkiye gazetesinin haberine göre, ekibin bir üyesi, "Annem o kazadan sonra geceleri uyuyamıyordu. İnsanların o çaresizlik anında neler hissettiklerini düşünmek bile yeterliydi. Bu bizi harekete geçirdi," diyerek projenin insani boyutunu gözler önüne seriyor. Bu trajediden sadece üç ay sonra, saatler süren tasarım çalışmaları ve beyin fırtınaları sonucunda, havacılıkta güvenlik paradigmalarını değiştirebilecek bu yenilikçi sistem ortaya çıktı. Projenin "Yeniden Doğuş" olarak adlandırılması da, en umutsuz anlarda bile hayata tutunma umudunu simgeliyor.

Sistem nasıl çalışıyor: Yapay zeka ve saniyelerle yarış

"Project Rebirth" sisteminin kalbinde, uçağın tüm kritik verilerini anlık olarak izleyen ve analiz eden gelişmiş bir yapay zeka yazılımı yatıyor. Bu yazılım, uçağın irtifası, hızı, motor durumu, olası bir yangın belirtisi, yönü ve pilotun verdiği tepkiler gibi yüzlerce parametreyi sürekli olarak tarıyor. Sistem, özellikle uçağın en savunmasız olduğu iniş ve kalkış anlarına odaklanıyor. Uçak, 3.000 fit (yaklaşık 915 metre) irtifanın altındayken, yapay zeka algoritması bir çarpışmanın artık "kaçınılmaz" olduğuna karar verirse, sistem otomatik olarak devreye giriyor.

İşte bu noktada saniyelerle bir yarış başlıyor. Karar anından itibaren iki saniyeden daha kısa bir sürede, uçağın burun, gövde ve kuyruk gibi stratejik noktalarına yerleştirilmiş olan özel bölmelerden, katmanlı ve ultra dayanıklı kumaştan yapılmış devasa hava yastıkları şişerek dışarı fırlıyor. Bu hava yastıkları, uçağın etrafında dev bir koruyucu kalkan oluşturarak, çarpışma anındaki darbe enerjisinin büyük bir kısmını emiyor ve gövdenin parçalanmasını engellemeyi hedefliyor.

Sadece dışarısı değil, içerisi de korunuyor

Projenin yenilikçi yaklaşımı sadece uçağın dışıyla sınırlı değil. Sistem, aynı zamanda kabin içindeki yolcuları da korumak için tasarlanmış. Kabin duvarlarına ve koltuk arkalarına yerleştirilen özel darbe emici sıvı paneller, normalde esnek bir yapıya sahipken, ani bir çarpışma anında nanosaniyeler içinde sertleşerek, yolcuların ve mürettebatın savrulmasını ve ikincil darbelere maruz kalmasını engelliyor.

Mesai günleri 4'e mi düşüyor?
Mesai günleri 4'e mi düşüyor?
İçeriği Görüntüle

Sistem, uçağın hızını yavaşlatmak için de farklı senaryolara sahip. Eğer çarpışma anında motorlar hala çalışır durumdaysa, sistem otomatik olarak "ters itiş" (reverse thrust) sistemlerini devreye sokarak uçağı yavaşlatıyor. Eğer motorlar devre dışı kalmışsa, bu kez de uçağın farklı noktalarına yerleştirilmiş küçük gaz iticiler ateşlenerek, kontrollü bir yavaşlama sağlanmaya çalışılıyor. Bu çok katmanlı güvenlik yaklaşımı, projenin ne kadar detaylı düşünüldüğünü ortaya koyuyor.

Bir hayat vaadi ve yeni bir güvenlik standardı hedefi

"Project Rebirth" ekibi, bu sistemin sadece yeni üretilecek uçaklara değil, mevcut uçak filosuna da entegre edilebileceğini belirtiyor. Bu, teknolojinin yaygınlaşması halinde, dünya genelindeki yüz binlerce uçağın daha güvenli hale getirilebileceği anlamına geliyor. Ekibin bir sonraki hedefi, uluslararası havacılık laboratuvarları ve uçak üreticileriyle iş birliği yaparak, sistemin prototiplerini oluşturmak ve zorlu test süreçlerinden geçirmek.

Projeyi geliştiren mühendisler, felsefelerini, "Diğer her şey başarısız olsa bile, insanlar hayatta kalmayı hak ediyor," sözleriyle özetliyor. Onlar için bu proje, sadece bir mühendislik konsepti değil, aynı zamanda gelecekteki olası trajedileri önlemek için sunulmuş bir "hayat vaadi". Eğer test süreçleri başarılı olur ve havacılık otoritelerinden gerekli onayları alırsa, "Project Rebirth"ün gelecekte tüm ticari uçaklar için zorunlu bir güvenlik standardı haline gelmesi ve emniyet kemerleri kadar yaygınlaşması işten bile değil. Bu devrimci buluşun, prestijli James Dyson Tasarım Ödülü'nde finalist olması da, projenin potansiyelini ve yenilikçi vizyonunu uluslararası alanda tescillemiş durumda. Ödülün uluslararası kazananı 5 Kasım 2025'te açıklanacak ve bu genç mühendislerin, havacılık tarihini değiştirecek bu adımı atıp atamayacağı tüm dünya tarafından merakla beklenecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ