Ünlü oyuncu İpek Tuzcuoğlu, ilk şiir kitabı Yarım'ı yayımladı. Yazdıklarının her zaman eleştiriye açık olduğunu, ancak, eleştirilmekten, yargılanmaktan korkanların kendine yabancılaşacağının altını çizen oyuncu; "Unutmayalım, hayat cesurları sever ve cesaretle açtığınız kapılarda sizleri bekleyen mucizeler vardır" diyor...
İpek Tuzcuoğlu, sinema ve dizilerdeki başarılı kariyerini edebiyat alanına da taşıdı. İzmir Karşıyaka'da doğup büyüyen sanatçı, geçtiğimiz günlerde yayımladığı şiir kitabı Yarım ile dikkatleri üzerine çeken sanatçı, 2000-2003 yılları arasında yayımlanan efsane Asmalı Konak dizisinde canlandırdığı Dicle karakteriyle yürekleri fethetmişti. Sanatçı, hayata ve sanata dair sorularımızı şiirlerinin ışığında cevapladı.
İlk kitabınızdan tam on yedi yıl sonra şiir kitabınız Yarım'ı yayımladınız. Yazarlık sizin için bir hobi mi, yoksa tam zamanlı bir uğraş mı?
Yıllar içinde sadece kitap değil çeşitli gazete ve dergilerde de yazılarım yer aldı aslında. Yazmaya oldukça aşinayım diyebiliriz. Yazmayı, duygu ve düşüncelerimi, yaşanmışlıklarımı paylaşmayı seven biriyim. Yaptığım her ne ise mutlaka severek yapmam gerek. Sevgi ve inanç olmadan yapamam zaten. Yazmak da bendenizde bu tür hazlar oluşturuyor. Ne hobi ne de bir uğraş. Duygu paylaşımı diyebiliriz.
ŞİİR, İLHAM MESELESİ
Tiyatro ve sinema çok yoğun emek isteyen bir uğraş. Ve siz bu alanda büyük başarılar sergilemiş önemli bir sanatçısınız. Onca yoğunlukta şiirlere, yazılara nasıl zaman buldunuz?
Zarif sözleriniz için teşekkürler. Zamanla pekişen ve içten gelen bir istek oldu bence yazmak. Özellikle şiir tamamıyla bir ilhamdır. Patlamaya hazır bir yanardağ gibi düşünün ya da bir şelale ikisini de engelleyemezsiniz, yaratılışlarına aykırı olur. Biri tüm enerjisi ile lavlarını püskürtür diğeri tüm şiddeti ile akar. Düzyazı ya da şiir, kişinin iç dünyasındaki duygularının dışa vurumudur. Duygular yanmak isterse yanmalı, akmak isterse akmalıdır.
AŞK VAR, ‘AŞK’ VAR!
Yarım'ın bir dizeden ibaret çok zarif bir önsözü var. Herkesin kendi hayatının kahramanı olduğunu söylüyor. Yaşamak kahramanca bir eylem midir? Bir başka şiirinizde de âşık olmanın kahramanca bir şey olduğunu vurguluyorsunuz. yaşamak ve aşk büyük cesaret işi midir?
Bu hayatın gamını, kederini, neşesini sevincini tevekkülle karşılamak, hatta günün birinde muhakkak öleceğimiz gerçeğini bilerek yaşamak gerçekten de kahramanlık ister.
Öte yandan
aşkı sadece kadın erkek ilişkisi üzerinden değil, yaşanılan hayata ve bize sunulan güzelliklere katıksız bir sevgiyle yaklaşabilmek olarak değerlendirirsek, bu bakış insani değerlerimizi yüceltecektir. Bunu fark edebilmek, bu bilinç ile yaşam yolunda ilerleyebilmek kıymetlidir. Elbette aşk insani bir duygudur da, onu böyle öğreniyor ve yaşıyoruz da. Ancak açtığımız bu kapının ötesinde daha büyük ve gerçek aşka açılan nice kapılar var. Aşka cesurlar ulaşır ve onlar da hayatlarının kahramanlarıdır. Bu dünyanın kahramanları hem gönlünün hem de dünyanın sırlarını keşfetmeye çıkanlardır.
GENÇLERE ULAŞMAK ÖNEMLİ
Şiirlerinizi gönlü zengin sanatçı dostlar seslendirmiş, siz de QR kodlarla seslendirmeleri okurunuzun adeta ayaklarının önüne sermişsiniz. Bu fikir size mi aitti?
Evet. Tüm şiirler ve aforizmalar bittikten sonra kitabın tasarımı üzerine düşünmeye başladım. Farklı bir konsept olmasını istiyordum. Değişik, ilgi çekecek ve hem günceli yakalayan hem gençlere yönelik bir yanı da olsun istedim. O yaratımda büyük bir şanstı ilham edilen. Kapak tasarımı ve kitabın içindeki çizimler illüstratör Mustafa Soydan'a ait. En büyük şansım, iki gönülden dost İlhan Şen ve Erkan Bektaş'ın şiirleri şahane sesleri ve yürekten okumaları oldu.
Youtube seslendirmelerinin kitabınızın satışına olumsuz etki etme ihtimali yok mu?
Teknik olarak kitapta yer alan kare kodların bir linke yönlendirilmesi gerekiyordu. O yüzden zaten aktif olan YouTube kanalıma yönlendirdik. Zaten bu kare kodlardaki şiir seslendirmelerini sadece kitabı alanlar dinleyebilecek. Ötesinde bir şey olursa da canları sağolsun. Şiirlerim ne kadar çok kişiye ulaşır ve ne kadar okunursa o kadar iyi.
MEVLANA SON DURAK
Yoğun çalışma temposu içinde okumaya düzenli vakit ayırabiliyor musunuz? Şu sıralar kimleri okuyorsunuz?
Doğrusu pek ayıramıyorum son dönem oldukça yoğun ve yorucu bir süreç oldu bendeniz için. Bu arada oldukça çok senaryoda okuyorum ve kendi projelerim ve farklı çalışmalarımda olunca kitap okumak biraz ikinci planda kaldı. Ama sırada bekleyen kitaplarım var biri Murat Menteş’in kitapları, özellikle de Derde Deva Randevu'su. Ve merakla gelmesini beklediğim Işık Kızıltuğ’un Kenz-ul Âlem'i.
Bir şair olarak etkilendiğiniz şairlere gelirsek...
Konservatuar yılları Nazım Hikmet şiirleri ve okumaları ile geçti. Ataol Behramoğlu, Küçük İskender, Attila İlhan, Lorca, Halil Cibran, Can Yücel, Özdemir Asaf gençlik yıllarımda severek okuduklarım. Daha sonra bu isimlere Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Neyzen Tevfik ve rubaileriyle Mevlâna eklendi. Ama Cemal Süreya'yı şükranla anmadan geçemem. Öte yandan Hz. Mevlâna’nın gönüldeki yeri çoğu kişi için bambaşka değil midir?
GÖZ DEĞİL, RUHTUR GÖREN
Şiirlerinizde aşk, geçen zaman, hayat ve duygulara dair. Ama yer yer metafizik de ağırlığını hissettiriyor. "Gözünle değil ruhunla görürsün" dizesinde de bunu görebiliyoruz. Bu bakış açısı günümüz insanı için de geçerli mi sizce?
Maalesef bu farkındalığa çok az insan sahip. Bu kavramlar ve duygular da o nadir insanlar için geçerli. Zaten insanoğlu dünya nimetleri için ruhunu perdelemeseydi sanırım başka bir dünyanın üstün bilincine sahip bireyleri ve toplumları haline gelirdik. Gönülden olan ve ruha hitap eden şeyler bendeniz için her daim daha önemli olmuştur. Ve kendime bana doğru yolu gösterecek ve o yolu aydınlatacak kılavuzlar aradım. Bu bitmeyen arayış, keşif ve öğrenme süreci devam etmekte. Zaten öğrenmek ömür boyu sürmez mi?.. Bosnalı filozof devlet adamı Aliya İzzetbegoviç, şu muhteşem sözüyle ne güzel anlatmıştır bunu;
“Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için, göklerin öğrencisi olmak lazım.”
ZAMAN BİR MUAMMA!
"Zaman içinden geçilendir" ifadesinde de felsefi bir bakış var. Zaman bizim dışımızda akan bir şey midir yoksa tam tersine biz zamanın içinde mi yol alırız?
Bu sorunun cevabı oldukça uzun aslında. Biz dünya zamanını algılayabiliyoruz. Saatler, günler, yıllar, galaksimiz, gezegenlerin döngüsü, pozitif bilimin zamana dair tanımlamaları. Benim sözünü ettiğim daha manevi bir durum. Hayata, evrene ve yaratılışa nereden baktığınla ilgili. Hayat belki de tamamen bir yanılsamadan ibaret. Her şey; geçmiş ve gelecek anda tam ben bu satırları yazarkenki ben hepimiz bir rüyanın içindeyiz. Neyi yaşıyor neyi hissediyoruz?.. Açıkçası zaman meselesi çok kapsamlı ve buna dair kesin bir bilgiye sahip olmak pek mümkün görünmüyor. Ben de hâlâ bunları anlamak adına çabalıyorum, okuyorum, gözlemliyor ve düşünüyorum. Yazdıklarım ise o an idrak edebildiğim duygu ve düşüncelerimden ibaret.
HAYAT TALEP EDENE VERİR
Ruhun özü nefes... vuslat hasretiyle yanan ruh... "Bir"i arayıp biz olmak... "Biz"den bire ulaşmak... Bu ifadeler tasavvufla da bir hayli ilginiz olduğunu gösteriyor.
Yıllar var, kendimi daha iyi anlayabilmek, hayatı daha doğru -görüneni ve görünmeyeniyle- okuyabilmek çabasıyla geçti. İçime doğru bir keşif yolculuğuna çıktım da diyebiliriz. Sizin yürekten bir talebiniz varsa, hayat içinde o yollar önünüze çıkıyor, o kapılar size açılıyor. Kişi, 'aşk'a talipse yaşayacağı başına gelecek her şeye 'eyvallah' diyebilmeli. Bu söz cânım Hocam Hayat Nur Artıran’a ait. Bu yoldaki en büyük şansım kendisiyle yıllarca tasavvuf programı yapmış olmamdır. Kendisi, hayat görüşü, bilgi ve birikimiyle "İyi ki elimden tuttu" dediğim manevi rehberlerimdendir.
HAYATTA YÖNÜNÜ YİTİRMEK...
Kaleminiz de güçlü. Bu gücü bir tiyatro oyununda ya da senaryoda kullanma planınız var mı?
Çok teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için. Senaryo yazımı konusunda hazırlıklarım var.
Oyunculuk hayat boyu süren bir uğraş. Yazar ve şairliğiniz de oyunculuk gibi ömür boyu sürecek mi?
Sanıyorum evet. Zaten hangi işi yaparsanız yapın, aşk ile başlıyorsanız, içinizde tarifsiz bir tutku, istek, inanç varsa doğru yoldasınız demektir.
Eleştirilerden korkmuyor musunuz?
Eleştirilmekten, yargılanmaktan, başarısız olmaktan korkan o yola çıkmamalı, o kapılardan girmemeli bence. Elalem ne der diye yaşanılan her an insanı kendinden uzaklaştırır. Ve bir bakarsınız ki çoktan kaybetmişsinizdir yolunuzu.
Unutmayalım, hayat cesurları sever ve cesaretle açtığınız her kapının size göstereceği mucizeleri vardır.
Yarım / İpek Tuzcuoğlu / Mona Kitap