Hayvanları Koruma Kanunu'ndaki değişiklik Resmi Gazete'de yayımlandı ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel değişikliğin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıkladı. “Anayasa Mahkemesi yapılan değişikliği iptal eder mi?” sorusunu yanıtlamaya çalışalım.

Sahipsiz köpekler için ‘Yakala, kısırlaştır, bulduğun yere bırak’ yerine getirilen ‘Yakala, kısırlaştır, barınakta tut ve sahiplendir’ anlayışının insanların, köpeklerin ve diğer hayvanların yararına olduğu kanısındayım… Değişiklikteki temel yanlış, kanunun adında ve amacında ‘Hayvanları Koruma’ olmasına karşın, sahipsiz köpeklerin çeşitli bahanelerle ve gereksiz yere öldürülmelerinin kolaylaştırılmaya çalışılması… Bu durum ne hukuki ne de etik açıdan kabul edilebilir!

Değişikliğin en çok tartışılan bölümünde, ‘insan ile hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan’ hayvanlar için uygulanacağı bildirilen Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun 9. maddesinin c bendinde “...veteriner hekim tarafından ‘ötenazi’ yapılmasına karar verilebilir” yazıyor.

Türk Dil Kurumu’na göre burada geçen ‘ötenazi’ sözcüğünün yazılımı ‘ötanazi’, anlamı ise ‘ölme hakkı’. Sözcüğün yanlış yazılmış olması, kanunun özensiz hazırlandığını gösteriyor. Hiçbir hayvan ölmek istemeyeceğine göre, ‘öldürme’ işlemini ‘ötanazi’ olarak adlandırmak mantığa, dolayısıyla da hukuka aykırı. ‘Koruma’ kanununun içine ‘Öldürme’ yazamayınca, yanlış hazırlanmış başka bir kanuna gönderme yapılmış ve bu durum, değişikliğin iptali için gerekçe olabilir.

‘Olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda’ ifadesi de son derece muğlak ve yoruma açık. Yapılan değişikliğin toplumu böldüğünü, Anayasanın 2. maddesinde yer alan ‘toplumun huzuru’ ve ‘adalet anlayışı’ terimleri ile ters düştüğünü düşünüyorum.

Bilimsel araştırmalar kedi, köpek gibi hayvan beslenen evlerde, özellikle de çiftliklerde yaşayan çocuklarda astım veya romatizma gibi hastalıkların daha nadir görüldüğünü gösteriyor. ‘Hijyen Teorisi’ de çeşitli mikroorganizmalara maruz kalındığında, bağışıklık sisteminin daha doğru çalıştığı görüşünü destekliyor, yani aşırı steril ortamlar sağlıklı değil. Hayvanlardan insanlara bulaşan enfeksiyonları aşı, periyodik ilaç ve ilaçlı tasma gibi yöntemlerle önlemek olası. Sonuçta, Anayasa’nın 56. maddesinde yer alan ‘sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı’ için veteriner hekim kontrolündeki hayvanlarla aynı çevrede yaşamanın, insan sağlığı açısından daha yararlı olacağı kanısındayım.

Can dostumuz köpeklerin ölmemesi için başta İzmir, ülkemizin birçok yerinde birçok yaratıcı proje ortaya çıkacaktır. 20 yıl kadar önce Manisa’da hayvansever Reyhan Elbirliler’in desteğiyle hayvan barınağındaki birçok köpeği Celal Bayar Üniversitesi’nde bekçi köpeği yapmıştık. Benzer bir projeyi geçtiğimiz günlerde Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu’nun gerçekleştirdiğini öğrendim, aklın yolu birmiş. Saint-Joseph'liler Derneği’nin düzenlediği sanal bir toplantıda, benim gibi konuşmacı olan Veteriner İç Hastalıkları ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. Tamer Dodurka, koruma içgüdüsü ile saldırgan özellik gösteren köpeklerin bazılarının iyi birer bekçi köpeği olabileceğini söylemişti. ‘Olumsuz davranışları’ nedeniyle öldürülebilecek köpekler, bu yolla kurtulabilir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay, Veteriner İşleri Halk Sağlığı Daire Başkanı Gökhan Özdemir ve Rotaryen dostlarla birlikte can dostlarımız için farklı projeler üretme çabalarımız sürüyor.