Benim bu hayatta en büyük şansım ağabeyim!

Aslında ailem..
Bu hayat bana çok madik atmış olabilir ama aile ve eş konusunda büyük güzellik yaptı.
Hatta tüm şansımı bu noktada kullanmış olabilirim. İyi ki de öyle olmuş. 
Ben evin küçük çocuğu… 
Ailemizin anne babalığı öğrendiği, değiştiği, geliştiği zamana denk geldim. 
Zaten hep öyledir. Tüm acemiliği, kahrı büyük çocuklar çeker. Evlilikler oturmaya başladığında küçük çocuk gelir. Onların izin alamadıkları etkinliklere, evin küçükleri sormadan gider. 
Arabayı hep daha serbest kullanırlar. Tek başına tatile hep evin ufakları gider. 
Çünkü bir büyüğün olması avantajı vardır. Ailenin izin vermediği yerde devreye girer, ailen kızıyorsa araya araya girer, savaşı soğutur. 
Bizim öyle oldu en azından. 
Evin serseri mayını da başı buyruğu da hep bendim. Hala daha öyleyim sanırım. Fevri, dik, gemileri yakan benim. Sakin, itidalli, olaylara soğuk kanlı yaklaşan ağabeyim... 
Yol arkadaşım… 
''Kardeşin olsun mu?'' sorusuna çocuk yüreğiyle evet demiş. Ben demedim mesela. Çünkü ağabeyimi paylaşmak istemedim. Hala daha istemem.
Adımın 'Serap' olması da onun sayesinde. Yoksa kalıyormuşum geleneksel babaanne adına.. 
Klasik bir ailemiz var bizim. Babanın sert, öfkeli, vurdum duymaz, annenin evlatlarına sıkı sıkıya sarılıp tüm hayatını onlara adadığı klasik Türk ailesi.  
Başımız üstüne, böyle kabul ettik sevdik bizim olanı, bize sunulanı.  
Ama bambaşka bir ilişki verdi hayat bize ağabeyimle. 
Milyon tane zıtlığımıza rağmen sadece yan yana sakinleriz. 
Beraber içtiğimiz bir kahve tüm dertleri siler süpürür. 
Ya da göz göze geldiğimiz an biliriz ne geçiyor aklımızdan.  
Sert zamanlardan geçiyorsam bilir benim bakışımdan. 
Bir şekilde gelir toparlar beni…  
Ya da ben korkuyorum diye günlerce yanımda kalır.
Ya da yine saçma bir sakarlığım tutmuş, kendime zarar vemişimdir günlerce beni bekler ölmeyeyim diye...
Tüm dünyayı karşıma alsam, o benim yanımda olur. 
En sevdiğim konsere onunla giderim. 
En sevdiğim şarkıyı ilk onunla paylaşırım. 
Ben herhangi bir konuda panikten anksiyete bozukluk yaşarken o sakinler beni. 
Elinde elma şekeriyle gelir, öper gider.
40'ıma gelmiş olmam, elma şekeri sevmediğim anlamına gelmez.. En iyi o bilir.
Göstermez, gösteremez ama tartıştığımızda en çok o üzülür.
Kimse yok mu yanımda, olmasın! O olur.
En dipte olduğum an, yerlerden toplar beni. Mecazi anlamda değil, bildiğiniz yerlerden.
Kendimizi bildiğimizden beri el eleyiz.
Ben onun sırlarını saklarım, o salıncağa gasp eden çocuğu döver. 
En sevdiğim şarkıyı o bilir. 
Ayarımın kaçtığını anlar herkesi uyarır. 
Sevgimin, öfkemden büyük olduğunu bilir.
Dedim ya gidiş yollarımız farklıdır ama hep el eleyizdir. 
Sayfalarca anı yazabilirim. Ama hiçbir cümle yeterli değil sana olan sevgimi anlatmaya.
Sen çok seviyorum.
İyi ki bu dünya bana seni vermiş, iyi ki beni kardeş olarak seçmişsin. 
Bin kere daha gelsem bu hayata, bininde de aynı aileyi seçerim.
Hep ol, var ol!

Ben hep senin elini sımsıkı tuttuğun o kız çocuğu olacağım, sen de o güven, mutluluk ve sevgiyle baktığım kahramanım...