Haziran’a girmişken, söylenecek söz, kalemden çıkacak yazı olmaz mı? Kuşkusuz önce söz vardı, insanda beden diliyle anlatım vardı.

Ancak yazıya geçince söz belgelendi, insanın belleği de yazıyla anlam kazandı.
Feridun Andaç, “Söz Uçar Yazı Kalır” kitabı girişinde, “Söz izsiz, uzsuzdur. Sesler vardır, uçup kaçıcıdır. Sürekli bir sonsuzluğu simgeler. Yazı kalıcıdır, bizi düşüncenin enginliklerine götürendir” der.
Söz üzerine ne çok atasözü, deyim var; saysam bu köşe az gelir. Sözü Haziran’a getirince de söz, yazı biter mi hiç?

***
Orhan Kemal, Ahmed Arif, Nazım Hikmet, Ahmet Haşim, Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç, Peyami Safa, Hasan İzzettin Dinamo ve Ahmet Muhip Dıranas, Kemal Özer, Cahit Külebi, Erdoğan Alkan, Mehmet Başaran, Hulki Aktunç... Tüm insanları eşitleyen ölümün eli, aynı ayda dokundu onlara. Haziran sonsuzluğun göçünü hazırladı hepsine. Şiirin büyük ustası Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Haziran’da Ölmek Zor” şiirini anmadan geçmek olanaksız: “gece leylâk / ve tomurcuk kokuyor / bir basın işçisiyim/ elim yüzüm üstümbaşım gazete/ geçsem de gölgesinden tankların tomsonların/ şuramda bir çalıkuşu ötüyor/ uy anam anam/ haziranda ölmek zor!” 

SÖZ YAZIYA OKUNDU BİLE!
Sözün, sesin, söyleşmenin yazıya dökülmesi, yazıyla buluşması, belgelenmesi kalıcıdır.
Sorumluluk aldığım, yazı ve yayın kurullarında bulunduğum Çele, Meltem, Ünlem, Alaz dergilerinde; yine yazın yaşamımıza katılan, okumaktan, yazmaktan sevinç duyduğum Sarmal Çevrim, Varlık, Kıyı, Çinikitap, Şiirden, Şiiri Özlüyorum, Mühür, Deliler Teknesi dergilerinde yazın emekçileriyle yaptığım söyleşileri özlemle anarım, kitaplığımda özenle saklarım o dergileri.
Buluştuğumuz bir gün içinde Atila Er, Önder Birol Bıyık, Özlem Kahraman, Özlem Erakman oy birliği ile 'Söz yazıya dokunursa' adına odaklandık. Böylece kitabımın yolculuğu başladı, güzel de bitti.
Sözden çıktım, yazıya dokundum. Nice zaman geçmiş, dergilerde kalmasın dedim;  söyleştiklerime yeniden dokunmak istedim. İyi de etmişim.

***
Sözün izinden giden, yazıya dokunan ne çok yazın emekçisi var. Akşit Göktürk 'Sözün Ötesi' (1989) adlı kitabında yazın, çeviri, dil, kültür konularına ilişkin yazılarından çok önemli seçki yapmış. Enver Ercan’ın 'Şiir Uçar Söz Olur' (1994), o dönemde yaşayan ünlü şairlerle yaptığı söyleşilerinden bir seçki.
Feridun Andaç, yüzyılın son  tanıkları  şair ve yazarlarla yaptığı 'Söz Uçar Yazı Kalır' (2001) kitabında toplamıştı. Bilsen Başaran’ın iki kitabı 'S/Özün İzi' (2015), 'Söz Sözde Yaşar' (2021). Mazhar Alphan 'Söz Örse Düşer'le girmişti 2017’ye.
Şirin 91’lik delikanlısı Mehmet Sadık Kırımlı 'Söz Aramızda' (2021) derken, yine 90’lı yaşların dirençli, aydınlanmacı yazarı Zeki Büyüktanır, 'Söz Uçmasın Yazı Kalsın'da Ferhat İşlek’in yazılarından bir seçkiyle buluşturdu okurlarını 2017’de
2024’e Veysel Gültaş 'Söz Ola', Atila Er 'Söz Kalsın Geriye', Seval Arslan 'İki Söz Arası' kitaplarıyla girdiler. Evet “söz yazıya dokundu”. Şey Kitap Genel Yayını Yönetmeni Önder Birol, “Oğuz Tümbaş elinizdeki kitapta, hem edebiyatımızın hafızasını güncelliyor hem de ‘edebiyatçı vefa’sının incelikli bir örneğini sergiliyor. 'Söz Yazıya Dokunursa', edebiyat tarihimize bırakılan sıcacık dost sohbeti tadında, kıymetli bir belge…” 
Bu güzel söze ne ekleyebilirim ki?...