Gitmesi için ağıtlar yaktığımız 2024 yılını 3 gece önce uğurlarken, 2025'i "Yeni bir yıl, yeni bir ay, yeni bir gün, yeni umutlar" diyerek karşıladık. Ve de saatler 00.00' geçtiğinde de atılan havai fişeklerin aydınlattığı soğuk kış gecesinde avuçlarımızı semaya açarak "Yeni yıl hepimize mutluluk, sağlık, huzur, bolluk, bereket getirsin" dedik.
Evet sevgili kardeşim Haluk Narbay işte tam o saatte telefonda ne getirecek? Ne götürecek? Bilmememize rağmen temiz bir yürekle yeni olan yılın hayırlı, uğurlu olmasını diledi.
Sanırım o gece hepimiz çeşitli ortamlarda dileklerimizi sıralamaya başladık ; Yarınlarımız daha sağlıklı geçsin, daha fazlasıyla yerine gelsin. Yeni yıl, mutluluklarla refah ve keyifle geçsin. Sevdikleriniz yanınızda sevgi bağınız daim olsun. Tüm hastalar şifa bulsun. Her kesin yüzü gülsün, gönülleri hoş olsun. Yeni yıl afiyet ve güç versin, kısmet bereket getirsin. En önemlisi de dünyada barışın hakim olacağı dönem olsun...
Bu "Yalan hayat" ta galiba bir insanın bir insana verebileceği en ölümsüz hediye sevgidir. İşte hepimiz "Günaydın" diyerek, birbirimize hayırlı sabahlar diledik...
Diyebilirsiniz ki, 365 gün önce aynı geceyi yaşamış aynı temennilerde bulunmuştuk. Ne oldu? Gelen gideni aratmadı mı? Peki şeytan bunun neresinde?
Bazı Tv. Yorumcuları gibi "100 kişiye sorduk" taktiği ile sokağa çıkıp "Şeytan bunun neresinde?" desek "Gelen gideni aratacak!" diyeceklerini de düşünüyorum!
Öyle ya, İktidarla, muhalefet arasında birçok konuda "polemikler, skandallar, tatsız olaylar" yaşanması sizleri de bu düşünceye sevk etmiyor mu? İşte bunları da bir yıl içinde yaşayıp göreceğiz.
***
Son yıllara göz attığımızda "İdealler ve gerçeklerin" neler olduğunu artık görmedik mi?
Dolayısı ile ben biraz "nostalji" ile devam edeyim. Yıllar önce bu konuyu benim yönettiğim bir "nostalji gecesinde" şarkılı-türkülü bir şekilde değerli dostum bestekar Gazi Dr. Ayhan Çekiç'le de enine boyuna ele almıştık. Çekiç söze şöyle girmişti: "Nostalji kulağa, gönüllere hoş gelen, adeta mucizevi etkinliği olan, sözcüklerden biri olup insan oğlunun mazisiyle, romantizmiyle en içten, en derin duygularıyla nikahlandığı bir deyim, bir yaşam felsefesidir."
Evet, insan ömrünün en uzun olanının bile, bir yıldız, bir ay, bir güneşin ömrünün milyonda bir saniyelerini doldurmadan göç ettiği bu sihirli alemde, her bireyin yaşamında unutamadığı nice acı, hüzün, neşe dolu günleri, anıları vardır. Ve bu anılar yaşam boyu defalarca yeniden yaşanır ve yaşlandıkça da değerleri artar.
İlk heyecan, ilk aşk, ilk öpücük, ilk evlilik ya da doyum gecesinin üzerinden kaç yıl geçerse geçsin, o izleri silmek mümkün müdür?
Geçen yılın bize etkilerini de unutmak mümkün mü? Bakın bunu "iktidar-muhalefet" çekişmesinin bizleri ne kadar rahatsız ettiğini biliyoruz. Asgari ücretten tutun, emekli maaşları, enflasyon, çocuklarını okutamayan, ceplerine harçlık koyamayan, yılbaşı gecesi zehir olanlarda bu nostalji rüzgarları arasında savrulup gitmediler mi? İşte gelen bu yeni yıla televizyonlara takılıp şarkılı-türkülü nostaljik bir şarkı ile noktayı koymak sanırım hepimize iyi gelir. Takdir edersiniz ki, 2024'ün o yorucu siyasi trafiğini 2025'te acaba unutmak mü? İşte belki ilaç olur diye şarkıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Güftesi (şiiri) Rifat A. Mt, bestesi büyük üstat Rakım Erkutlu' ya ait Nihavent şarkıyı unutmak mümkün mü?
"Mümkün mü unutmak güzelim, neydi o akşam? /Rüya gibi, hülya gibi bir şeydi o akşam."
Haftaya daha değişik konularda buluşma dileklerimle hepinizin yeni yılını kutluyorum.