"Bana felsefe yapma" dediğimizde bile felsefe hayatımızın merkezindedir. Ancak sanat ve edebiyatla, pozitif ya da sosyal bilimlerle ilgileniyorsanız size o felsefeden daha fazlası lazım. En azından güvenilir ve nispeten kolay anlaşılır bir kaynağa. İngiliz yazar filozof A.C. Grayling'in Felsefe Tarihi, sayısız kaynağın arasında bu anlamda hiç fena bir seçenek değil...
Britanyalı filozof ve yazar Anthony Clifford Grayling, günümüzde üniversite olarak varlığını sürdüren önemli bir eğitim kurumunun nüvesini oluşturmuş önemli bir akademisyen. Üniversitedeki çalışmaları, genel okur kitlesini hedefleyen eserlerinin yanı sıra The Guardian ve The Times gibi önemli gazetelerdeki köşe yazarlığı ile de uluslararası bir üne sahip. Öte yandan Kuzeyin Derinlerine Giden Dar Yol adlı romanıyla Richard Flanagan'ın kazandığı 2014 Man Booker Ödülü'nde Jüri Başkanlığı yapmışlığıyla bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde yayımlanan Hayatın Anlamı'nda (Stephen Leach - James Tartaglia / Alfa Kitap) için Sokrates üzerine bir makale yazmışlığı da var.
Anthony Clifford Grayling, kitabının önsözünde, Ali Berk İdil çevirisiyle yayımlanan Felsefe Tarihi'ni tasarlarken genel okur kitlesini ve felsefe çalışmalarına yeni başlayanları hedef aldığını söylüyor. Felsefenin binlerce yıllık tarihi göz önüne alındığında henüz yeni sayılabilecek dönemlerde profesyonelleştiğini hatırlatan yazar, birçok kaynakta esere yoğunlaşmayı zorlaştıran teknik bir dil ve jargon kullanıldığını, kendisinin bu çalışmasında mümkün mertebe bundan kaçındığını ifade ediyor.
Açıkcası, felsefe ilginiz akademik amaçlar içermiyorsa bu Felsefe Tarihi tam size göre. Felsefe Tarihi'ni tanıtmaya öncelikle "Neden en azından spesifik bir felsefe kültürüne sahip olmalıyız?" sorusunun cevabını vererek başlayalım.
Bir yol arkadaşı olarak felsefe
Felsefe dair bilgilere ihtiyacımız var. Çünkü havaalanı kitapçısından alınmış bir şezlong romanı bile felsefe içerir. Dinin, siyasetin, ahlakın, psikolojinin, tarihin... kısacası tüm pozitif ve sosyal bilimlerin her aşamasında felsefe vardır.
Ayrıca hayat muhasebenizi yapar, mutluluk ya da acılarınızın kökenine inmek isterken de kendi felsefenizi yaparsınız aslında. Hayatınıza bir amaç tayin ederken, çevrenizle, başkalarının sözcüklerine kulak kesilirken felsefenin görüşüne başvurursunuz. Felsefe bazen mihenk taşıdır bazen turnusol kağıdıdır. Felsefe bazen hayat yolculuğunuzda bindiğiniz aracın sürücüsü, bazense arka koltuktaki kendi halinde yolcudur.
Doğunun da hakkı teslim edilmiş
Yazarı kitabında önemli bir konudaki farklı tutumuyla ayrıca takdir ve taltif etmek isterim.
Şu nedenle:
Birçok felsefe tarihinde, sanki felsefe sadece Batının bir uğraşı ve ürünü imiş gibi ele alınır ve Hint - Çin ve Arap - Fars kaynaklarına yer verilmez. Bu kitapta Doğunun felsefi birikimine bir bölüm ayrılmış olması elbette takdire şayan.
Dahası...
Grayling, kitabını birçok felsefe tarihi gibi Platon öncesi ile başlatmış ve felsefe tarihini Antik Felsefe, Ortaçağ ve Rönesans Felsefesi, Modern Felsefe, Yirminci Yüzyılda Felsefe ve Hint Felsefesi, Çin Felsefesi, Arap- Fars ve Afrika Felsefeleri başlıklarıyla beş ana bölümde ele almış. Ve her konu başlığında, o dönemin o coğrafyasınn belli başlı filozofları ve bu filozofların eserleri ve düşüncelerini özetlemiş. Bazen çapraz kıyaslamalar da yapmış.
Felsefenin yaklaşık iki bin beş yıllık tarihi içinde önemli tartışmaları, ve anekdotlara yer verirken düşünceleri ve düşünürler geçidinin önemli nüanslarını, sade ama basitliğe düşmeden duru bir dille kitabına yansıtmayı başarmış.
Belki de en önemli şey şudur:
Bir kitap ve yazarı sizi başka kitaplara ve yazarlara götürüyorsa faydalı ve anlamlıdır. Bu bir başvuru kitabında iki kat daha önemlidir. Bir bilim dalına dair spesifik ama bir yandan da doyurucu bilgiye sahip olabilmenizi nasıl bir başlangıç yapacağınız belirler çünkü.
Felsefe Tarihi / A, J. Grayling / Epsilon Yayınları
Bir 20. yüzyıl düşünürünün
sözcükleriyle Mao'nun Çin'i
Vikipedi, Roland Barthes maddesine şöyle bir cümleyle giriş yapıyor:
"Fransız felsefeci, göstergebilimci, edebiyat eleştirmeni, edebiyat ve toplum teorisyeni!"
Sözcüklerin kendi ağırlıklarıyla bile düşleseniz, tek bir kişiye ağır gelebilecek apoletler. Büyük yazar ve düşünürler, yaşantılarıyla da okurlarına ışık saçarlar. Bir deniz feneri gibi hayatınızın her anında, ruhunuzun kuytuda kalan soğuk ve karanlık köşelerini ısıtır, umut kaynağı olurlar.
Çin Yolculuğu Defterleri, Roland Barthes'ın havaalanında hepimizin yaşadığı insani durumların tasvirinin ardından midye salatası, salçalı dana eti, grimsi ve yağlı pirinç pilavından oluşan uçaktaki akşam yemeği mönüsüyle başlıyor. Barthes, uçağın tıkış tıkışlığından yakınırken bu durumun sonucu olarak yaşadığı küçük kazayı ayrıntılandırıyor:
"... iki pirinç tanesi kaçanılmaz olarak yeni pantolonumun üstüne düştü!.."
Şeytanın da bir gezi kitabının lezzetinin de ayrıntılarda gizli olduğuna dair hoş bir örnek değil mi!
Yazar bu tutumunu defterler boyunca sürdürüyor, unutmak istemediği, kayda almak istediği her şeyi (takdir edersiniz ki her şeyi görüntüleyip saklayabileceğiniz bir telefon o dönemlerde hayal bile edilemez) kısa ve keskin ifadelerle söze döküyor. Kısa ama yoğun kitabı bitirdiğinizde artık Mao efsanesinin 70'li yıllardaki Çin'ini gözünüzde daha belirgin bir biçimde canlandırabiliyorsunuz.
Gezi notlarını ilginç yapan da bu zaten...
Yirmi altı yıl sonra Türkçede
Günümüzde Dünyanın hızla büyüyüp gelişen ülkesi Çin'in, Yan Lianke ve Mo Yan romanlarında tasvir edilen halini dev bir yazarın gözlem ve tanıklıklarıyla okumak da apayrı bir keyif.
Öte yandan işlevsel dilbilim, metin kuramı alanındaki uzmanlığı, çevirileri, eleştiri yazıları, İtalyan şairleri ve yazar mektupları üstüne incelemeleriyle tanıdığımız Sema Rıfat'ın Türkçesiyle okumak da bir başka ayrıcalık.
Sema Rıfat'ın sunuş yazısındaki ifadesi, kitabı ve üslubunu anlamak adına çok önemli:
"... bu notlarda neler var?
Bir yanda, propaganda konuşmalarının ardındaki Mao'nun Çin'i var; yazarın yer yer keskin bakışla yakaladığı, birer tablo izlenimi uyandıran ve tek tek sözcüklerden oluşmuş anlık görüntüler var; ve yabancılık çekmediği kimi görüntülerin kendi ülkesindekilerden farksız olduğu bir Çin var."
İlk yazılışından 51 yıl, yazarının vefatından 45 yıl, kendi dilinde yayımlanışından 26 yıl sonra Türkçeye kazandırılan bu ilginç günlüklerin tadına varmaya bakın.
Çin Yolculuğu Defterleri / Roland Barthes / Alfa Kitap
Şiirler, şairler ve gizemli bir cinayet
Hemen söyleyeyim ki, Yıldızlara Değen Rüzgâr, beni benden alan girizgahıyla gönlümü daha ilk satırında fethetti:
"Yaşamın bir nedeni olmayabilir.. Ama ölümün belli bir nedene ihtiyacı vardır!"
Ve iyi okurlar bilir ki iyi bir roman iyi başlarsa nadiren kötü devam eder. Yıldızlara Değen Rüzgar, hayat ve ölüme dair etkili başlangıcındaki ritmini hiç yitirmiyor.
Romanın konusuna gelince...
Japonya korkunç savaşın son yılınna doğru, iki atom bombasıyla büyük bir yıkıma adım adam yaklaşırken ülkenin ünlü hapishanesi Fukuoka'da bir cinayet işlenir. Cebindeki tek ipucuyla, bir kağıda karalanmış şiirle can veren kişi, hapishanenin 'Kasap' lakaplı gaddar gardiyanıdır. Cinayeti soruşturması için görevlendirilen asker ise, kitap kurdu genç Vatanabe'dir. Azılı bir mahkumun soruşturmanın başlarında cinayeti üslenmiş olması Vatanabe'ye inandırıcı gelmez. Araştıdrmalarını yoğunlaştırınca, cesedin cebinde bulduğu bir şiirle ilgisi, dönemin büyük şairi Yun Dongcu’ya yönlenir. Vatanabe şüpheli ile şairi sorgularken hapishanenin acı gerçekleriyle de yüzleşir.
Meraklısına küçük bir not: Ülkemizde yeni yeni tanınan yazarın matematik zekasıyla suç dünyasının sınırlarında gezinen dahi çocuk Gilmo'yu anlattığı Cennetten Kaçan Çocuk - Aptal Denilen Bir Dâhinin Hikâyesi adlı Türkçeye çevrilmiş bir romanı daha bulunmakta.
Yıldızlara Değen Rüzgâr / Jung Myung Lee / Doğan Kitap
Yeni romanında bir başka ressamı anlattı
Unutulmaz biyografik romanı Frida Kahlo / Aşk ve Acı ile gönlümüzde taht kuran Rauda Jamis, yeni kitabında inişli çıkışlı hayat hikayesiyle ünlü bir Rönesans ressamına odaklanıyor. Bu romana konu olan ressam ise, 16. yüzyıl ressamlarından Orazio Gentileschi’nin kızı ve öğrencisi Artemisia Gentileschi.
Annesini kaybettiğinde henüz on iki yaşında olan Artemisia, kadın ressamların pek kaale alınmadığı dönemde, babasının atölyesinde inatla resam yapmaktadır. Genç kızın hayatı, ülkemizde 'Mehterbaşı' ve 'Beş Türk Çalgıcısı' adlı tablolarıyla bildiğimiz Agostino Tassi’nin tecavüzüne uğramasıyla tepetaklak olur. Bir yandan onur kırıcı tecavüz davası sürerken, sanatında ve hayatında büyük bir savaş vermekte olan Artemisia bu cendereden kurtulabilecek midir?..
Artemisia, başarı arayışı, şöhret savaşı, aşk ve evliliğe dair hoş bir roman.
Artemisia - Bir Ressamın Romanı / Rauda Jamis / Everest Yayınları
Uzakdoğudan peri masalları
Yei Theodora Ozaki, kendi topraklarında, kendi dilinde derlediği masalları İngilizceye çevirerek bu kültürün belleğini Batıya da taşımış.
Batı dillerine çevrilmiş en detaylı derlemelerden biri olarak kabul edilen Japon Peri Masalları'nda Japon balığı dansçıları, şans getiren sihirli ejderha, gulyabaniler, cinler, deniz kralları, sihirli kuşlar gibi kadim Japon kültürüne yerleşmiş masala dair birçok arketipi görmek mümkün.
Aşağıda verdiğim örneğe benzer tüyler ürpertici ifadelerin bulunduğu bu masallar, küçük yaştaki okurlar için uygun değil:
“Kapağın açılmasıyla birlikte kutudan korkunç iblisler fırlamış, canını almaya niyetlenmiş gibi bir anda etrafını sarmışlardı! Yaşlı kadın, az önce açmaya pek hevesli olduğu bu kutudan çıkan yaratıklar kadar ürkütücü şeyleri kâbuslarında bile görmemişti.”
Japon Peri Masalları / Yei Theodora Ozaki / İthaki Yayınları
Halfeti’nin Siyah Gülü
Roman ve öyküleriyle edebiyatımızda önemli bir yere sahip olan Nazlı Eray'dan 80'inci yaşında yepyeni bir roman geldi. Bir mektupla açılan roman, Mardin- Ankara-İzmir üçgeninde düşsel sıçramalarla yol alırken sinemanın dahi İspanyolu Bunuel ile ünlü Pers kralı Darius’u da yan yana getiriyor. Halfeti’nin Siyah Gülü zaman - mekan algısını eğip bükmesiyle büyülü gerçekçiliğe de selam duruyor.
Halfeti’nin Siyah Gülü / Nazlı Eray / Everest Yayınları
Yazarların yazarı
"Amerikan kültürünün merkezindeki isim" Ralph Waldo Emerson, Transandantalizm akımının öncüsüdür. Emerson, bireyi yüceltmesi ve bağımsız düşünceyi savunmasıyla, ancak daha da önemlisi Walt Whitman, Emily Dickinson, Baudelaire ve Frost gibi şairleri, William James ve Nietzsche gibi düşünürleri, Marcel Proust, Virginia Woolf ve Jorge Luis Borges gibi yazarları etkilemesi ve onlara esin vermişliğiyle tanınır. Bu kitapta yer alan 'Özgüven' başlıklı denemesi temsil ettiği akımın anlaşılması bakımından önemlidir.
Denemeler / Ralph Waldo Emerson / Can Yayınları