Günün her anında... yanı başımızda, evimizin apartmanımızın iki adımlık arka bahçesinde... bir gölün, bir yolun kenarında, bir çalının dibinde, bir saksının toprağında sayısız canlı, sessiz sedasız kendi hayatını yaşıyor, muhteşem bir sistemi zarar vermeden ayakta tutuyor. Amerikalı koruma biyoloğu Thor Hanson, bu küçük aleme uyumlu yaşarsak daha mutlu, doğaya saygılı ve huzurlu bireyler olabileceğimizi söylüyor.
Siz bu satırları okurken, Türkiye'nin bütün şehirlerinde, sokaklarında ve barınaklarında evcil hayvan katliamı sürüyor. Sanki yıllar boyunca bu kadar çok üremelerinin ve kolay bir ticari eşya haline getirenler biz değilmişiz gibi. Bu caniliği bir kenara bırakıp bu hayvanların etkin bir kısırlaştırma ve bakım programıyla popülasyonunu kontrol altına alabilirdik. Katliam kolay ve ucuzdu, bunu tercih ettik, tıpkı yıllar önce Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi.
Uzun yıllardır sınırsızca ve şuursuzca üretilip üzerinden para kazanılan, Avm petshop'larındaki cam kafeslerde yaşatılan, çocuklarımız istedi diye evimize alıp tüyünden, kokusundan bıkıp üç beş gün sonra sokağa attığımız zavallılar bizim bencilliğimizin sonuçlarına maruz kalıyor şimdi. Ama sorun daha derinlerde! Otomobilinin tamponundaki çiziği bile bir canlının hayat hakkından fazla umursayan, gezegenin her adımı kendisine aitmiş gibi kibriyle yaşayan insanların oluşturduğu topluma 'ötekinin yaşama hakkı' nasıl anlatılabilir ki!
ARKA BAHÇE BİYOLOJİSİ
Yanı Başımızdaki Doğa'nın esiniyle içimizi yakan can dostlar sorununa değindik. Şimdi artık haftanın kitabına ve yazarı Thor Hanson'a kulak verebiliriz.
İhtiyaçlarımızın, gözümüzün ve dikkatimizin kapasitesi oranında çevremizle ilgileniyoruz. Hayatımıza uygun ve yararlı olduğunu düşündüğümüz seçimlerin dışındakileri ya imha ediyor ya da yok sayıyoruz.
Thor Hanson, Yanı Başımızdaki Doğa adlı kitabında, hemen yanı başımızda, çoğu zaman bize rağmen inatla bir canlılığı var eden ve sürdüren mikro aleme dikkat kesilmemizi istiyor. Bir yandan da o küçük aurada, balkonumuzdaki saksılardaki çiçeklerden, parkta, yol kenarlarında ve koruluklardaki yeşil aleme ve o alem içinde yaşayan sayısız irili ufaklı hayvanların hayatımıza neler kattığını anlatıyor.
Bu uğraşın boyutlarından (kitapta üç ana başlık halinde işleniyor) söz ediyor Thor Hanson:
Görmek ve Keşfetmek: Aşağıda (toprağın altında, otların, çalılıkların ve ağaçların diplerinde), Yukarıda (havada, ağaçların tepelerinde), Etrafta (evlerin bahçelerinde, balkondaki saksı bitkilerinin dallarında, çiçeklerinde ve toprağında, yollar, parklar, göl ya da dere kenarlarındaki bitkiler ve onların arasında yaşayan diğer canlılar)
İyileştirmek: Bütün o gördüklerimiz bundan da yine hayatımızda güzellik, farklılık ve şifa kaynağı olarak var olmaya devam etsin istiyorsak neler yapılmalı?..
Thor Hanson, bu süreçleri yürütebilmek için Arka Bahçe Biyolojisinin ilke ve yöntemlerine ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Hanson'a göre, Arka Bahçe Biyolojisi yeni bir şeyi öğretmeyi değil, unuttuklarımızı hatırlamayı amaçlıyor. Bu süreci, doğayla dolaysız, içli dışlı yaşadığımız dönemlerde sürdürdüğümüz ve modern hayatla birlikte unuttuğumuz şeylerin hatırlanması olarak açıklayabiliriz.
DOĞA İLE UYUMLU HAYAT VE ESENLİK
Bütün bu bilgilerin ışığında, burnumuzun dibindeki canlılığın / canlıların çok daha küçük ölçekli alanlarda varlıklarını sürdürdüğünü görür ve o alemle körelen ilişkimizi yeniden canlandırabilirsek doğadan uzak hayatın getirdiği fiziksel ve ruhsal sıkıntılara da bir nebze olsun şifa buluruz diye düşünüyorum. Tertemiz bir havada, ağaçlar ve yeşillikler arasında yapılan gezintilerin, küçücük bir bahçede çapa ile otları temizlemenin, çiçekten çiçeğe konan bir arının, bir köşeye ağını kuran örümceğin çabasını izlemenin en güçlü antidepresandan daha etkili olabileceği demektir bu.
AYAĞIMIZIN ALTINDAKİ CENNET
Thor Hanson'un kitabı, 90'ların ortasında Claude Nuridsany ile Marie Pérennou'nun çektiği "Microcosmos - Çayırın Sakinleri" adlı belgeselini hatırlattı bana. Zamanında büyük ilgi gören belgesel, yanı başımızdaki doğaya gözlerimizi kısarak bakarsak farkına varabileceğimiz harika bir mikro cennetin olduğunu göstermişti bize.
Thor Hanson, Yanı Başımızdaki Doğa adlı kitabında, bu mikro evrenin çok daha küçük alanlarda her şeye rağmen inatla var olduğunu gösterirken doğayla yeniden kucaklaşmanın, onunla uyumlu bir hayat sürmenin yollarını da tarif ediyor.
Yanı Başımızdaki Doğa / Thor Hanson / Metis Yayınları

Bir ozan farkıyla Gılgamış
Mezopotamya mitolojisinin en ünlü destanı Gılgamış, şair Sait Maden'in Avrupa dillerindeki farklı kaynaklardan derleyip çevirdiği haliyle bir kez daha yayınlandı.
Antik Mezopotamya'dan günümüze ulaşan en eski edebiyat eseri olan Gılgamış Destanı'nı bir şairin çevirisi yeni yayımlanan bu edisyonu daha da kıymetli yapıyor. Üstelik Sait Maden, farklı Avrupa dillerindeki önemli kaynaklardan derlediği metinleri bir üslup bütünlüğü içerisinde Türkçeye kazandırmış.
Piramit metinlerinden sonra insanlığın en kadim dini metni olan bu destansı şiirin en önemli tarafı kendisinden onlarca yüzyıl sonra yazılıp söylenmiş ünlü destanlara ilham vermiş, kaynaklık etmiş olmasıdır.
Yaşama sevgisinden ölüm korkusuna, yiğitlikten aşk ve erotizme farklı insani duyguları dile getiren destanın hangi koşullarda oluştuğu, hangi aşamalardan geçerek günümüze ulaştığına dair bir sunuş yazısı da bu baskının bir başka artısı.
ELİNE GEÇMEYECEK ARADIĞIN YAŞAM
Bu binlerce yıllık aşk, savaş ve direniş destanı ne anlatıyor, kısaca özetleyeyim...
Gücüyle övünen Uruk kralı Gılgamış, dostu Enkidu’nun ölümüyle yıkılır. Kral, hayatın ne kadar fani olduğunu bu kaybın yaşattığı acıyla anlamıştır. Acaba bu fani ömrü 'ölümsüz' kılmanın bir yolu var mıdır?.. Gılgamış kendini yollara vururken aradığı sadece ebedi hayat değil bu hayatın kıymeti ve anlamıdır.
Aşağıdaki dizeler, bu destanın felsefi boyutundaki derinliği anlamamıza yardımcı olacaktır.
Nereye koşuyorsun böyle, Gılgamış?
Eline geçmeyecek aradığın yaşam.
Tanrılar insanoğlunu yarattıklarında,
yalnız ölüm oldu ona verdikleri,
kendi ellerinde tuttular yaşamı!
Gılgamış Destanı / Anonim / Everest Yayınları

Boyne'un üçüncü
elementi: Ateş
Çağdaş İrlanda edebiyatının önemli isimlerinden John Boyne'nin dörtlemesinin üçüncü kitabı Elementler III - Ateş, okuruyla buluştu. Yazarın en önemli eserlerinden biri olan bu dörtlemeden daha önce Su ve Toprak yayımlanmıştı. Önümüzdeki aylarda yayımlanacak Hava ile birlikte dörtleme tamamlanmış olacak.
Boyne bu romanında çocukluk çağından beri içinde kopan fırtınaları ağına düşürdüğü kişileri avlamanın verdiği sahte mutlulukla dindirmeye çalışan, mağdurdan faile dönüşen bir doktorun öyküsünü anlatıyor.
İnsanın suça eğiliminin doğuştan mı geldiğini yoksa zamanla mı edindiğini irdeleyen romanın konusu şöyle...
Yanık ve deri nakli uzmanı Dr. Freya Petrus ışıltılı hayatını ilerleyen yıllar içinde karanlık sırlarla örmüştür. Doktor, kimseyi umursamadan, sadece kendi arzularına göre yaşamanın şeytani hazzını keşfetmiştir. Bir yandan zenginliğin getirdiği lüks hayatın yozlaştırdığı kahraman anlık hazlarla sorunlu çocukluğunun acılarını gidermeye çalışır. Günün birinde karşısına çıkan bir asistan doktor onun bu çıkmaz sokaktaki rutin hayatını sonsuza kadar değiştirecektir.
Elementler 3: Ateş / John Boyne / Deli Dolu

Baht Oyunları'nda
insan manzaraları
Yıllar içinde Varlık, Sözcükler, Lacivert, KE, Edebiyat Haber, İshak Edebiyat, Edebiyatist, Parşömen Fanzin, Yük Edebiyat ve Oggito gibi mecralarda öykülerini yayımlayan Nuray Elçin'in öykü derlemesi Baht Oyunları, geçtiğimiz günlerde kitapseverlerle buluştu. 1985 yılında dünyaya gelen Elçin öğretmenlik yaparak hayatını sürdürüyor. Yazar ilk kez kitaplaşan öykülerinde, yalnız, çaresiz, hayat ve aşk yorgunu kahramanları eşliğinde telafisi olmayan kırgınlıkların, varlığıyla acı kaynağı da olabilen sevgilerin izlerini sürüyor.
Baht Oyunları / Nuray Elçin / Sel Yayıncılık

Londra kasvetinde
Chesterton mizahı
İngiliz edebiyatının aykırı düşünceleri, çarpıcı zekası ve nüktedanlığı ile bilinen usta yazarı Gilbert Keith Chesterton, ilk kez 1905 yılında yayımlanan Garip Meslekler Kulübü adlı romanında okurunu Londra’nın ücra köşelerinde kalmış tuhaf mucitlerin dünyasına götürüyor. Ancak söz konusu mucitler, bilimsel-teknik ufuklar açan dâhiler değil. Burada sosyal ilişkilerin karmaşıklaşmasıyla doğan görünmez ihtiyaçları fark edip akla hayale gelmedik mesleklere dönüştüren yeni bir deha türüyle tanışıyoruz.
Garip Meslekler Kulübü / Gilbert Keith Chesterton / İş Bankası Yayınları