Yunanistan'da yaşanan yangının, büyük trajedinin ardından bu ülkede salyalarını şehvetle savurmaya pek meraklı cehalet cehennemi zebanilerinin ağızlarından çıkanlar bizi endişelendirmesin.
Kötülüğün sadece kısa vadede kazandığı bir dünya bu.
"Oh olsun, ateşleri bol olsun, üzerlerine havadan mazot dökelim daha çok tutuşsunlar" diyen, yanan çoluk, çocuk, kedi, kuş, sincap ve binlerce ağaç için dilleri bunları söyleyebilen şeytanın ifrazatları.
Onları yok sayıyorum artık ben.
Bu varlıklar için öfkelenmek bile enerji kaybı.
Her ülkeden, dünyanın her köşesinden güzel insanlar, vicdanlı yürekler birbirimize daha çok sarılacak bu iblisleri kendi karanlıklarına bırakacağız.
Başka yolu yok.
Benim dedem Selanikli... Selanik/Manastır.
Atam da öyle...
Ama benim için böyle bir felakete üzülmek, dua etmek, kahrolmak için hiçbir kan bağına, aidiyet duygusuna, toprak seviciliğine ihtiyacım yok.
Vicdanım yeterli. Çoğunuzun hissettiği gibi.
***
Günlerdir salyalarını üzerimize akıtmaktan bıkmayan o insanımsıları bir kenara atıp yıllar önce okuduğum, kütüphanemin en değerliler köşesinden inmeyen 4 kitabı ardı ardına tekrar okuyacağım.
Arınmak için.
Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi üçlüsü ve Dido Sotiriyu'nun Benden Selam Söyle Anadolu'ya isimli romanı.
Size de tavsiye ederim.
Üzerimize serpilen kin-nefret-faşizim tohumlarının yeşermemesi için en etkili şifa kaynaklarına sığınalım.
Edebiyata, gerçeğe, sağduyuya, vicdanımıza.
İnsanlığımızı yitirdik
Yaşar Kemal'in 'Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana' isimli romanından iki alıntı:
"Dünkü arka arkaya adanın önünden geçen tekneler düştü aklına, o kadar teknenin bir teki bile adaya uğramamış, adanın burnunun dibinden geçen tekneler dönüp de bir kezcik olsun adadan yana bakmamışlardı.
Utanıyorlar, bu bomboş kalmış adadan utanıyorlar.
Ben, diye düşündü, Yunan askerlerinin ölüleri yanından, içinden geçerken utancımdan başımı yerden kaldırabildim miydi hiç?
İnsanoğludur, içinde azıcık insanlık kalmış insanlar da vardır, insanların, her insanın derininde kalmış, az da olsa bir insanlık damarı her zaman depreşebilir."
***
"Bu savaşlar bizi perişan etti. Korku bizim iliklerimize işlemiş. Ya köküne kadar, ölürcesine korkuyoruz ya da hiçbir şeyi umursamıyoruz. Biz her şeyimizi, insanlığımızı yitirdik. Bu savaşlar neyimiz var, neyimiz yoksa hepsini aldı götürdü. Yüreğimiz çırılçıplak kaldı. Ölenlerimiz öldü, ölmeyenlerimiz de param parça, liyme liyme. Çok şükür ki daha korkuyoruz. Onu yitirmedik. Ya onu da yitirseydik, korkuyu da!..."
Kocaman selamünaleykümler
Aydın Şirinceli Dido Sotiriyu'nun Benden Selam Söyle Anadolu'ya isimlil romanından:
“… Her Allahın günü, dağlardan akın akın Türk köylüleri inerdi pazarımıza. Odun, kömür, kümes hayvanı, kaymak, yumurta, peynir, sözün kısası Anadolu’nun zenginliğini yapan ne varsa satar; ihtiyaçlarını bizim dükkanlardan alıp akşama dönerlerdi. Kimisi dostlarının evinde misafir kalırdı; bizimle birlikte yer, bizimle birlikte yatarlardı. Türk köylerine kocabaş hayvan, at veya süt almaya gittikleri zaman bizimkiler de oradaki dostlarının evinde ağırlanırdı. Ve dağ yollarında karşılaştığımız vakit, kocaman selamünaleykümler çekerdik karşılıklı…”