“Şehre indiler, sitemize kadar girdiler, sahillerimizde dolaştılar!” diye sızlanıyor, elinden düşürmediği telefonuyla, kucağında kanişiyle, çıtkırıldım sosyal medya nazenini.

Yakındığı domuzlardır. Karşına alıp diyemiyorsun; “Kardeşim, onların indikleri yer şehir değil, senin onların yaşam alanlarını gasp ettiğin yerdir. O siten var ya, onların beslendiği, uyuduğu, ürediği alanlara kuruldu ve şimdi sen asıl sahiplerini kovup, orada besleniyor, uyuyor ve sevişip ürüyorsun. O sahiller var ya, sen şimdi insan olarak ne yapıyorsan, bir zamanlar kendi dünyalarında onların da aynı şeyi yaptıkları yerlerdir. Tek farkla, benzerlerine dikenli tellerle kapatıp, kendileri fink atıp para demetlemiyorlardı. Yiyip içip, arkalarında çöp yığınları bırakmıyorlardı. Bıraktıkları vardı elbette ve onlar doğaya katkıdan başka bir şey değildi. “Besin zinciri” denen doğal gereklilik ve denge üstünden, bir yaşam öyküsü yazıyorlardı.

            Ve ey nazenin, yanık tenli selüloitlerinle kırıtarak dolaşasın ya da sana benzeyen şımarık çocuğunun yaz eğlencesi olsun diye getirdiğiniz o canlıyı, büyük ihtimal evinize dönerken, buralarda bırakıp def olup gideceksiniz. İtiraf et! Ona da gerek yok, tepindiğin o tatil yöresinde bir deri bir kemik dolaşan “cins” hayvanlara bak, işte sana benzeyenlerin geride bıraktığı talihsizlerdir onlar.

            Köroğlu’ndan esinlenerek dillendirdiğimiz “İnsan icat oldu, mertlik bozuldu!” sözümüzün yanlış olduğunu düşünen herkese, düşünce ve açıklama özgürlüğü gereğince, bu köşe sonuna dek açıktır.

            Emperyalizmin her çeşidini, insan denen garip yaratığın kendi türünün başına açtığı bin belayla tartıştık, itiraz ettik ve aynen devam edeceğiz elbette. Ama canlılardan yalnızca biri olan insanın, dünyanın canlı ve cansız paydaşlarının başına açtığı belalar, emperyalizmin tanımına rahmet okutturan melanet toplamıdır. Becerebildiklerini evcilleştir, genlerinle oyna, köleleştir, kendine benzet, her şeyinden tıksırıncaya kadar yararlan ama korkunç öngörüsüzlük ve doğayla uyum cahilliğinin hesabını dönüp onlardan sor, öyle mi? Sonra da kendini yaratılmışların en üstünü sayma küstahlığından bulun. Peh!

            Meclisimiz, demokrasiyi parmak sayısına indirgeyen anlayış doğrultusunda, yaşam ortaklarımız hakkında bir karar verdi. Bu kararı verirken, kimse onların çığlıklarına kulak vermedi,

            “Ötenazi” mi uygulanacakmış? Bu uygulama, insanlığın vicdan ve ahlak ötenazisi olacaktır. İnsan emperyalizminin en kıyıcı örneklerinden birini oluşturacaktır. Bu karardan hemen dönülmelidir!

            Eğer bu yapılmazsa, “öte”sini bilemem ama “Nazi” anlayışının insanlık lügatinden silinmediği, öylece durduğu kanıtlanmış olacaktır!