Değerli okurlarım, takdir edersiniz ki, güzel ülkemiz şu an “çivisi çıkmış” ve de “ayarı kaçmış” bir dünyanın güzel bir köşesinde maalesef “açlık- yoksulluk” içinde “gel- git” e tutulmuşçasına çırpınıp duruyor! Daha doğrusu, iktidar- muhalefet partilerinin TBMM kürsüsünden milletin gözünüzün içine baka baka söyledikleri sözlerden bu kanaate varıyoruz. Üstelik o yüce çatı altında itişip kakışmalar da işin çabası…
Tuzu kuru olanlar , inanıyor ve de çok iyi biliyorum ki, bana “Edebiyat yapma!” diyorlardır!
Yok be kardeşim! gözlerinin bağını çözüp bakarsan, TV. ekranları ile gazetelerin manşetlerine bir göz atarsan sevinirim…
Uzun lafın kısası şu: bir yanda kuru ekmeğe muhtaç insanlar, diğer tarafta bolluk ve savurganlık derecesinde yaşayanlar…
Bakın, Arapça kökenli söze göre buna “İfrat ve tefrit” demek galiba daha doğru olur…
İfrat ve tefrit sözcükleri “aşırılık” ifade etmektedir.
İfrat, gereğinden fazla acele, fazla doldurma ya da bir hayvanın gücünü aşacak yükleyerek, sınırı aşmak anlamları taşır.
Tefrit ise; ihmal ,geri kalmak ve acizlik durumlarını içermektedir. Her iki sözcükte olağan dışı davranışları içermektedir…
Hemen ifade edeyim ki, yukarıda söylediklerimi bire bir, Merkezi Hükümetimizin yönetildiği başkent Ankara’mızın göbeğinde görmeniz mümkün.
İşte günlerdir Meclis kapısı önünde maaşları protesto etmek için güvenlik güçleri ile cebelleşen işçiler, emekliler ve öğretmenler…
Ve de aynı şehrin bir başka yerinde ihtişam, bolluk, bereket içinde yaşayan Saraylılarımız…
Sözcükleri misallerle çoğaltmak mümkün, ancak takdir edersiniz ki, bugünlük bu sütun bunları saymaya yetmez.
Hadi ben susayım sizlere basından bir iki haber başlığı aktarayım:
-Vatandaş pahalılıkla boğuşurken AKP’liler lüks yaşamdan vazgeçmiyor. Saraylı Prqda giyer, Frnk Müller takar ; Ayakkabı 34 bin TL., saat 1 milyon 300 bin TL. Vatandaş, Erdoğan’ın danışmanı Orhan Karakurt’ un giydiği 34 bin liralık ayakkabı ile koluna taktı ğı 1.3 milyonluk saati konuşuyor.
Yani, “İfrat ve tefrit” ten bahsediyor!
-Saray mutfağında 35 aşçı ve 110 garson’ un da bulunduğu muhalefetin gündeminden inmiyor..
Buna karşılık siyasetin gündemi şöyle:
Eğitim, Adalet, Hukuk, Liyakat , Vicdan, Merhamet, Eşitlik, Özgürlük, Demokrasi, sevgi…
Erdoğan’ da bakın neler demiş ve demeye devam ediyor:
‘İMF bizden borç istedi. Az kaldı, Sabredin, Avrupa bizi kıskanıyor, Dişinizi sıkın, , Ben Ekonomistim, Şükredin, İnşallah, Maşallah, Biraz daha, Kalkınıyoruz, İyi olacak, Türkiye Yüzyılı…’
Buna karşılık okurum Levent Taklak’ ta yazıma konu olacak sınırdaki rakamları şöyle yazmış:
Yoksulluk sınırı 55.000 TL. ,Açlık sınırı 20.000 TL. ,Emekli maaşı 10.000TL.
Önüm, arkam, sağım, solum sobe diye çocukluğumuzda oynadığımız oyunlarımız vardı…
Bugünlerde nereye baksak, her yerde yangın, sel, fırtına durmadan can alıyor…
İzmir göbeğinde alt yapı sorunundan kaynaklı 2 genç elektriğe kapılarak can verdi.
İzmir Urla İçmeler de yangın. Aydın Nazilli de 3 işçi göçük altında can verdi . Aynı şehrimizde kağıt fabrikası cayır cayır yandı. Bu malımızı, canımızı alıp götüren misalleri de çoğaltmak mümkün.
Önemli olan şu, bu acılarımız ne zaman bitecek? Hatalardan nasıl ders alınacak?
İşte bütün mesele bu!