Binlerce bobin kağıt alıp, yayın evi kurmadım.. Ya da matbaa... Ege'de yayınlanan tüm gazete ve dergilerin dağıtımını da almadım.
Yanımda çalışan eleman sayısını artırmak gibi bir durum da söz konusu değil. Benim elemanlar belli işte: Kedim Cacık, köpeğim Ayşe...
Ofisi de İzmir'e tepeden bakan şöyle bir afili bir binaya taşımak ne yazık ki mümkün olmadı.
Benim ofisin yeri belli: Salonda mor koltuğun sağ köşesi ve masa niyetine önündeki gri puf.
***
Peki ne yaptım?
Artık virüs programlarını bile geri tüküren, bir formatı daha kaldıramayacak, üstelik kedimin masadan düşürüp hem ekranını hem bataryasını çatlattığı diz üstü bilgisayarımı yeniledim.
Durun daha bitmedi.
Bundan tam 7 yıl önce TTnet'in verdiği, Çin'in dağ köylerinden kopup gelmiş, artık üzerinde ışıklar yanıp sönmesi dışında hiçbir işlevi olmayan modemimi de değiştirdim.
Allah'ım bendeki havayı ve mutluluğu görün.
Sanki Silikon Vadisi'ne taşındım.
Öyle bir sevinç ve nasıl bir çalışma isteği anlatamam.
Sabah akşam yazı yazmak istiyorum ve yazıyorum da.
İlk kez internetle tanışmış Şaolin keşişi gibiyim.
***
İşte bunlar hep hayatı küçülterek yaşamanın getirdiği lüks.
Sözünü ettiğim afili ofislerde, plazalarda patronun sağladığı olanaklar ve son teknoloji aletlerle çalışıp, benden beş kat fazla kazanan insandan çok daha lüks yaşadığıma inanıyorum.
Bu konuda hep yazdığım için sözü fazla uzatmayacağım...
Kısaca kendimize, küçük edinimlerin büyük mutluluklar yaratacağı bir dünya kurmamız lazım.
Eskiden çalıştığım binalardaki imkanları, odamı, o kocaman masamı, oturduğum evi, ödediğim kirayı, harcadığım giyim kuşam masrafını vs. falan düşünüyorum da...
Şehirde çok yer kaplıyormuşum ben.
Yerim çok, huzurum darmış...
***
Neyse şimdi bu yazıyı bitirip yeni yatırım araçlarımın tozunu alıp kapatma düğmelerine basacağım.
Bahçedeki nar ağacı iki mevsimdir meyve vermiyor, gidip ona gübre mübre alacağım.
***
Bırakın artık
Abisinin kızıyla bir teknede haldır huldur cima ederken görüntülenen Murat Başoğlu ve kağıt üstünde boşandığı eşi Hande Bermek sahilde el ele yürürken görüntülendi.
Ve insanlar yine delirdi, vay bu nasıl iş diye?
Yahu arkadaşlar yeter artık kapatın bu konuyu.
Yani daha açık nasıl yazalım, anlatalım? Bu üç kişi zaten yıllardır "birlikte" gül gibi yaşayıp duruyorlarmış.
Tek bozuldukları bu hayat tarzlarının ortaya çıkıp düzenlerinin bozulması.
Bundan sonra da birlikte göreceğiz bu üçlüyü...
Kimseyi taktıkları yok, çünkü yanlış yaptıklarını düşünmüyorlar. Biz de artık ilgilenmeyelim olur mu? Haber yapmayalım mesela...
Yapmayalım ki durumu normalleştirmeyelim.
Koskoca kazık kadar insanlar. Cinsel hayatlar, fanteziler dört duvar arasında yaşananlar sadece muhataplarını ilgilendirir.
Burada tarafların gönüllü razı olduğu ancak toplum vicdanını yaralayan bir durum olduğu için, tek yapılacak şey artık bu üçlüyle ilgili haberlere son vermek olacak.
Bırakın ne yaparlarsa yapsınlar, bu ülkede gündem çok!
***
Yaşa Göz Göz!
Sadece Süper Lig'deki başarınla değil sokak hayvanları konusundaki duyarlılığınla da yaşa varol Göztepe!
Sahaya ellerinde minik yavrularla çıkan oyuncularınla, “Satın alma sahiplen” pankartlarınla, alt yapıdaki küçük oyuncularını, sokaktaki hayvanlara mama ve su sağlamaları konusunda teşvik etmenle de gönlümüzün şampiyonusun sen.
Süper Lig'in de şampiyonu olacaksın.
Bu gidişle bana yeniden futbolu sevdirip, takım tutturacaksın!